Her megastar gibi Tarkan da anasının karnından megastar olarak doğmadı. Talihsiz başlayan kariyerinde 90’lar boyunca dev adımlar atarak yükseldi, dünyaya açıldı, ve kendini, en azından bizlere, Türkiye’nin megastarı olarak kabul ettirdi.
17 Ekim 1972’de Batı Almanya’nın Alzey adlı bir kasabasında doğan Tarkan, adını daha sonra Kartal Tibet tarafından beyaz perdeye de taşınacak olan, Tarkan adlı çizgi romanın kahramanından alıyor. 1986’da Türkiye’ye dönüp Karamürsel’e yerleşen, oradan da İstanbul’a taşınan Tarkan, lise eğitimiyle müzik eğitimini bir arada yürüttü.
Tarkan, ilk albümü Yine Sensiz’i çıkarmadan önce çeşitli plak şirketleri tarafından reddedildi. Ve muhtemelen kendisini reddedenler onu saçlarını ortadan mı kenardan mı ayıracağına karar veremediği albüm kapağında veya Kıl Oldum Abi‘nin klibinde deri ceketi ile sürekli değişen bir fonun önünde dans ederken gördüklerinde pek de pişman olmadılar. Tarkan bu klipte sarı ekose pantalonu ve ensesindeki keçi kuyruğu ile mahsus çirkinleştirilmiş kızla çirkinlik konusunda yarışmaktaydı. Kucağında kah köpek, kah iki tane çocukla tuhaf şarkısını söyleyip gidiyordu. Yine Sensiz albümü, Kimdi, Gelip de Halimi Gördün mü ve Vazgeçemem gibi şarkıları da içeriyordu ve bir sene sonra satılan remix albümü ile birlikte toplam bir milyon civarında bir satış yakaladı.
Ancak bizleri İstanbul Plak’ın adı ve logosuna aşina kılan albüm, 1994 tarihli A-acayipsin oldu. Albüm çıkar çıkmaz A-acayipsin radyolarda dönmeye başladı, kasetler satıldı, ve Tarkan bir anda ilk albümüne kıyasla inanılmaz bir prim yaptı. “Kız hepsi senin mi?” dillerden düşmez oldu, Dön Bebeğim dönen balerinli müzik kutusu ve üstü açık arabadan sarkan 50’lerden gelen ‘bebek’ ile akıllara kazındı, Kış Güneşi Kral TV listelerinde bir numarada kalma rekorları kırdı. Kliplerde kamera hala biraz yadırganıyordu ancak tuhaflıklar azalıyor, kalite artıyordu. Bildiğim kadarıyla Türk popunda New York’u dekor olarak kullanan ilk klipti Dön Bebeğim; New York’ta klip çekmek Türk popu için artık bir hayal değildi.
Son derece başarılı bu albümden sonra Tarkan kozasına çekildi ve 3 yıl kadar bir süre ortadan yok oldu. 1997’de ise altın çağı olarak nitelendirebileceğimiz Ölürüm Sana ile geri döndü. Şımarık bütün dünyayı sallarken, biz kasedi başa sara sara dinlemeye doyamıyorduk. Ölürüm Sana’nın mı, Şımarık’ın mı daha güzel olduğunu tartışırken, İkimizin Yerine veya İnci Tanem gibi albümde hit olmayan diğer güzel şarkıların hakkını vermeyi de ihmal etmiyorduk.
Tarkan ise artık sıradan pop sanatçılarının aksine Türkiye’de takılmıyor, yurtdışında yaşıyordu. Ayrıca Türk popu da New York’u çok sevmişti. Tıpkı Dön Bebeğim gibi Ölürüm Sana’nın klibi de New York’ta geçiyordu (bu iki klip arasında geçen sürede New York ihtiyacımız Burak Kut’un Yaşandı Bitti’si ile giderilmişti). Tarkan’ın saçlar kısalmış ve dikleşmiş, star duruşu gelmişti. Tehlike arıyor, gökdelenlerin çatısında yatıyordu. Klipte Tarkan’ın şiddetli ve tutkulu ilişkilerini vurgulamak için birkaç masum sado-mazo oyuncağa bile yer verilmişti. Klibin sonunda da izleyiciye ufak bir şaka yapan Tarkan, gökdelenden atlar gibi yapıyor, fakat hemen akabinde gülümseyerek geri gelip yüreklere su serpiyordu.
Böylece Türkiye’nin fethini 5 yılda tamamlayan Tarkan beşiğini terk edip dünyaya açılmaya karar verdi ve 1999’da yurtdışı odaklı çalışmaya başladı. Aslında yurtdışında da çoğumuzun sandığından daha başarılı oldu. Ama bizi ilgilendirdiği kadarıyla Tarkan, 90’ların Türk popunu adeta domine etti, Türk popunun o dönemki belki de en iyi örneklerini verdi.
Pingback: Adam | 90'lar Müzesi
Pingback: Yıldız Tilbe | 90'lar Müzesi
biz de yazı yazabilirmiyiz
güzel ama bence kısa bir yazı olmuş.
başlıklar arasında bizleri 90larda şarkılarıyla coşturan,mutlu eden,yurtdışında tarkan gibi bizi temsil eden bir sanatçı sizce de eksik değil mi?hani aya benzer,araba,bu kız beni görmeli şarkılarıyla harikalar yaratan sanatçımız….mustafa sandal..
Müze kelimesini başlık olarak seçmenizin teşbih kullanılmasından başka bir anlamı var mı