Klasik 90’lar çizgisinin kırılmasında kilometre taşlarından biri de Sibel Alaş’ın Adam adlı şarkısının klibi. Alaş, bir süre Yonca Evcimik’in vokalistliğini yaptıktan sonra ‘bu kargadan hallice kadından çok daha yetenekliyim, öyleyse neden albüm çıkarmayayım?’ demiş olacak ki, 1995 yılında ‘Adam’ albümüyle kurtlar sofrasına hızlı bir giriş yaptı. Rakipleri dişliydi, Burak Kut olsun, Tarkan olsun, Kenan Doğulu olsun ortalığı kasıp kavurmaktaydılar ama Sibel Alaş oyunu kurallarına göre oynamayı bildi ve hepimizin dibini düşüren bir kliple televizyonlarımızı renklendirdi.
Gerçekten de renklendirdi çünkü bu klipte Sibel Alaş, yalnız, kedi sahibi, gece bir kadeh şarabını ihmal etmeyen ve dışı virane içi şahane atölyesinde yaşamını sürdüren genç bir ressamdı. Kusursuz bir sanat yönetmenliği ile mekana, dönemin ‘yalnız, bohem ve entelektüel kadın’ kodları bir bir aşılanmıştı, o zamanlar pek alışık olmadığımız dövmeli bir kadın, binlerce mumla aydınlanan stüdyosunda lavabosuzluktan, bir vantilatör önüne yerleştirilmiş buzlu dolu bir kapla yetiniyor, kah leopar desenli koltuğunda, kah ha yıkıldı ha yıkılacak balkonunda oturarak derin düşüncelere dalıyordu. ‘Konulu’ klibi reklamcı şeytanlığıyla harmanlayan Abdullah Oğuz, Demet Sağıroğlu’nun ‘Arnavut Kaldırımı‘ klibindeki başarısını Adam ile bir üst kademeye taşıyor, fantastik öğelerle bezeli öyküsünü başarılı bir görsellikle beyaz ekrana yansıtıyordu. Düşünsenize, 90’ların ortasına gelmiştik ve en sonunda şarkıcı artık klibinde dans etmiyordu!
Klibe geri dönersek belli ki yaratım sürecinin sancılarını en derinlerden hisseden bu genç ressamın uykuları da huzurdan ıraktı. Son çalışması ile sanatçı-yapıt ilişkisinin sınırlarını aşan bir duygusal bağ kurmuş, bunun sonucu olarak rüya ile gerçeği karıştırmaya başlamıştı, bir adam vardı düşlerinde, tam dokunacakken uyandırıldığı… Adam dedik diye sakın boylu poslu, kara kaşlı yeşil gözlü bir yiğit tasavvur etmeyin, beyaz boyaya bulanmış, tuhaf adımlarla ilerleyen balet bozması bir adamcağızdı bu, dertli Sibel Alaş da klip boyunca bunun peşinde birtakım mistik mekanlara girer, ancak bu esrarengiz sırrı çözmeye bir türlü muvaffak olamazdı. Ta ki şarkının durup yerini nefes ve ayak seslerine bıraktığı o gizemli anlara dek…
Klibin sonunda Casper kılıklı adamımızın bir hayalden ibaret olmadığını, gündüz normal gece paranormal bir hayat yaşayan Sibel Alaş’ın ardında bıraktığı kırmızı ayak izlerinden ve resmin beklenmeyen ziyaretçi tarafından kırmızıya boyanmış kısmından anlıyoruz. Ressam sevdiği adamın peşinde resmin içinde yok olurken, klip sona eriyor ve biz gözlerimiz faltaşı, 10 yaş zekamızla bu karmaşık kurgu karşısında ‘vay be’ diyoruz, ‘adamlar yapmış.’
Türk video klipçiliği, masraftan çekinmeyerek bu pahalı prodüksiyonun gerçekleştirilmesini sağlayan Sibel Alaş’a ne kadar teşekkür etse azdır aslında, film estetiğine yakın bir görsellikle klip çekmenin imkansız olmadığını, doğru düzgün işler çıkarılırsa Türk halkının bunları da beğeneceğini cümle alem bu vesileyle gördü. Uzun lafın kısası Alaş müzik kariyeri boyunca yalnızca 4 albüm yaptı, ama Adam klibi sayesinde kendi çapında bir efsane olmayı başardı. İki senede 3 dev kliple (Arnavut Kaldırımı, Adam, Dön Bebeğim) kombo yapan Abdullah Oğuz ise, 90’lar video klip piyasasına adını altın harflerle yazdırdı, ortalama 10 yıl sonra da milyonların gözbebeği Asmalı Konak dizisini berbat bir filmle beyazperdeye taşıyarak halkın tepkisini topladı. Hala sinema ve televizyonun çeşitli alanlarında faaliyet göstermeye devam ediyor.
Pingback: Nazan Öncel | 90'lar Müzesi
Pingback: Top 10 | 90'lar Müzesi
burak kut da, ikinci cikisini patlatmak icin abdullah oguz’a basvurduydu zamaninda, “yasandi-bitti” ile ama istedigi sonucu alamadiydi. tabii biz “klip amerika’da cekilmis, belli olmuyor mu goruntu kalitesinden?” gibilerinden zevzek aciklamalarla bir sure ortalikta dolanmistik.
Sibel Alaş aynı zamanda Game Of Thrones Kitapları’nın tercümanıdır. Not düşmek lazım.