Şarkılarıyla, danslarıyla, açıklamalarıyla ve sıra dışı hayatıyla sürekli gündemde kalmayı başaran isimlerden olan Yıldız Tilbe’den bahsetmeden 1990’ların Türk popunu ele almış sayılmayız.
Sezen Aksu’nun vokalistleri furyasından olan Yıldız Tilbe’nin ilk albümü Delikanlım 1994 yazında piyasaya çıktı. Kapağında tabii ki Yıldız Tilbe’yi ve onun adına selam çakan kayan bir yıldız görebildiğimiz albüm, sanatçının müthiş bir çıkış yakalamasını sağladı. 90’lar gençliğinin üzerinde mutabık olabileceği ender konulardan biri, Delikanlım’ın güzel bir şarkı olduğudur. Çılgın Bediş’in Oktay’ı olan Cenk Torun’un gerçek bir delikanlıyı canlandırdığı klibi bizlere pek bir şey anlatmıyordu belki, belki olaydan çok Yıldız Tilbe’nin salt delikanlının varlığından dolayı çektiği acıları anlatan bir durum öyküsüydü; ancak Cenk Torun blue jean’iyle belden yukarısı çıplak bir şekilde sokakta delikanlı delikanlı sigarasını içerken Yıldız Tilbe’nin beyaz elbiseleriyle acısından yerlerde kıvrandığını görmemiz şarkının da anlattığı acı ve umutsuzluğu yüreğimizde hissetmemize yetiyordu.
Delikanlım bile tek başına bu albümü o yılların en akılda kalan albümlerinden biri yapmaya yetebilirdi, ancak Yıldız Tilbe çıkış albümü üzerinde çalışırken eşeğini sağlam kazığa bağlamayı tercih etmişti. 90’ların ilk yarısına hakim sound’un hakkını sonuna kadar veren Sevemedim Ayrılığı ve Sana Değer ortalığı kasıp kavururken, A-acayipsin ile sonsuz bir yükselişe geçen Tarkan da bir başka Yıldız Tilbe şarkısı Kış Güneşi ile listelerin bir numarasından inmiyordu. Yıldız Tilbe de böylece Türk popuna bir giriyor, pir giriyordu.
Delikanlım’dan bir yıl sonra Dillere Destan geldi. Albümün açılış şarkısı Vazgeçtim, bir önceki albümdeki “ağır” şarkıların tesadüf olmadığını, Yıldız Tilbe’nin damar şarkılarıyla daha çok canlar yakacağını kanıtlıyordu. Şarkı, sıradışı yapısıyla o dönemki alışılmış hit şarkı formatını yerle bir ederken, klibinde Yıldız Tilbe’yi yine acılar içinde görüyorduk. Mükellef bir sofra kurup sevgilisinin gelmesini bekleyen Yıldız Tilbe, sevgilisinin hiç gelmemesiyle bir süre sonra umutsuzluğun pençesine düşüyor, sofrayı dağıtıp, kotunun üstüne giydiği dizlerine kadar inen trikosu ve üç numara büyük deri ceketiyle nefes alabilmek için sokağa atıyordu kendini. Ancak ettiği lanetlerden de anlaşılacağı üzere sevgilisinden kopamıyor, içi kan ağlaya ağlaya geri dönüyordu. Oysa ki sevgilisi koynuna çoktan başka birini almıştı…
90’lar kapanmadan Salla Gitsin Dertlerini ve Aşkperest adlı iki albüm daha çıkaran Yıldız Tilbe, gitgide daha çok Türk halk müziği çizgisine kaydı. Sonraki yıllarda yine başarılı işlere imza atsa da Yıldız Tilbe 1994-1995 yıllarındaki müthiş popülaritesini bir daha yakalayamadı.