Amerikalı bilim adamı Charles Hard Townes, 1960 yılında iki Rus kankasıyla birlikte lazer ışınını bulduğunda, bu üstün teknolojinin bundan 35-40 yıl sonra dönemin geri zekalı çocuklarının elinde oyuncak olacağını tahmin edebilir miydi dersiniz?
1990’larda çoğu teknoloji gibi lazer de daha kolay üretilmiş, ucuzlaşmış ve yaygınlaşmıştı. Böylece altın renkli, mermi başlı laser pointer’lar dünyamıza girdi. Aslında amaç masumdu, sunum yaparken görselimize daha kolay hakim olmamız veya ders anlatan hocanın görsel materyelini daha verimli kullanabilmesi gibi masum ihtiyaçları gidermekti hedef.
Gelin görün ki bu anahtarlıklı lazerler peynir ekmek gibi sattı ve yaygınlaşınca kullanım alanları da kaçınılmaz olarak genişledi. Böylece laser pointer’lar kendine kedileri delirtmek, kendi halindeki insanları rahatsız etmek, geceleri pencereden asfalta resimler çizmek gibi daha önce görülmemiş kullanım alanları buldu.
Ancak bütün bunlar, laser pointer’ın pointer’lık görevini terk ettiği anlamına gelmesin. Biz de bu aletle bir şeyler gösteriyorduk. Farklı şeyler gösteriyorduk, ama sonuçta gösteriyorduk. Lazerle gösterdiğimiz, veya lazeri “sıktığımız” hedefler sokakta yürüyen insanların yüzü, karşı komşunun duvarı, penaltıyı kullanacak oyuncunun gözü, tahtaya çıkan öğrencinin mahrem yerleri veya sinema perdesindeki aktrisin memeleri gibi geniş bir yelpaze oluşturuyordu.
Lazerin kullanım alanına çeşitli geri zekalı aktivitelerin girmesi elbette sadece kullanıcının suçu değildi. Laser pointer’ların artan popülaritesi bazı yatırımcıların iştahını kabartmış ve ürettikleri kalp, halka, yıldız şekilli değişik başlıklarla halkı bu aleti tuhaf eğlence anlayışları için kullanmaya teşvik etmeye itmişti. Başarılı da olmuştu açıkçası, güzide tatil beldelerimizde, yazlık yörelerimizde akşam düştü mü yollardaki gençlerimizin elinde belirirdi kırmızı yoğun ışık ışınları.
Lazerin ortaya çıktığı 1960’larda bu yeni teknoloji “sorun arayan bir çözüm” diye nitelendirilmiş, kullanım alanlarının darlığı eleştirilmişti. Oysa ki bu kısırlığı aşmak için bu yeni teknolojiyi canı sıkılan bir grup yazlık gençliğinin arasına bırakmak kafiydi. 90’ların Türk gençliği bu kısırlığı bir aşırılıkla aşarak insanlığa bir ders verdi. Lazer tekrar keşfedildi, bilim adamları “Biz bunu en iyisi daha manalı alanlarda kullanalım” dedi… İşte dostlar, göz ameliyatları, lazer epilasyonlar filan dünyamıza belki de böyle girdi.
en güzeli sisli havalarda kullanmaktır:D
“Göze tutma, kör eder.”
elinde olan varsa talibim. fiyatta anlaşırız