Körfez Savaşı

SSCB‘nin çözülmesi ile ipleri eline alan Amerika Birleşik Devletleri, 1991’de yepyeni tek kutuplu dünya düzenini kutlamak ve petrolüne el sürdürtmemek için daha sonra Körfez Savaşı olarak anılacak maceraya atıldı.

Savaşı gece gündüz izleyebiliyorduk.

Saddam İran’dan sonra Kuveyt’e saldırınca ABD duruma müdahale ederek Irak’a karşı savaş açtı. Asya’daki kara savaşlarıyla arası pek iyi olmayan ABD, bu sefer Saddam’a karşı nispeten kolay bir zafer kazandı.

Ortadoğu’da zaten savaş eksik olmuyordu. Bu savaşı 90’lar halkı için sıradışı kılan şey ise savaşın televizyondan yayınlanması oldu.

ABD televizyonluk ve habercilik alanındaki birçok yeni teknoloji sayesinde CNN aracılığıyla savaşını naklen yayınlıyor, izleyicileri habersiz ve merakta bırakmıyordu. İzleyiciler adeta bir futbol maçı izler gibi ekrana kilitleniyordu. Kameralar füzelerin düşeceği yeri önceden çekmeye başlıyor, stabil manzara birden patlamalarla bozuluyor, ABD füzeleri gecenin karanlığında izler bırakarak hedeflerini buluyordu.

İşte yeni kötü adamımız Saddam. Modası uzun süre geçmedi.

Televizyon açıkken bu savaş dizisine maruz kalmamak da imkansızdı. Biz efendi gibi çizgi filmimizi izlerken yayın Körfez’den gelen son dakika haberleri ile kesiliyordu. Haber bültenleri deseniz zaten savaş haberlerinden geçilmiyordu. Kitlelerin ilk defa karşılaştığı ‘gece görüşü yeşili’ ile bezeli görüntüler de hafızalara çıkmamacasına kazınıyordu.

İran-Irak Savaşı ile ünlenen Saddam Hüseyin ise bu savaşla şöhretinin doruğuna ulaştı. O dönemde zihinlerimize yeni yeni giren Saddam Hüseyin imgesi, zayıf ve genç beyinlerimize İbrahim Tatlıses imgesi ile birlikte kaydoldu (hatta bu ikilinin beynimizde kapladığı alana yıllar sonra Apo da giriş yaptı).

Kapısının önünde savaş yaşanan Türk halkı ise Saddam’ın gözünü karartıp Adana’yı veya İstanbul’u bombalayıp bombalamayacağını sorgulayarak hayatına heyecan katmaya çalışıyordu. Kimi zaman okullardaki çocuklara tatbikat yaptırılıyor, olası bir saldırıda ne yapmaları gerektiği bir bir analtılıyordu. İncirlik Hava Üssü günlük hayatımıza girerken, ülkemiz bu savaş sayesinde Özal’ın deyimiyle “bir koyup üç alıyordu”.

Irak’ı ve Saddam’ı bombalamak ilerleyen yıllarda moda olacaktı; Körfez Savaşı’ndan 4 yıl sonra Aralık 1998’de Çöl Tilkisi adı verilen bir operasyonla Irak altyapısı bir kez daha yerle bir edilecek, 2003’te de Irak ABD liderliğindeki koalisyon tarafından işgal edilecekti.

Ancak 1991’e geri dönersek, ABD adını da kendi koyduğu “yeni dünya düzenini” uygulamaya koyuyor, tek kutuplu dünyasını bir savaş ile cümle aleme duyuruyordu.

Saddam bir çılgınlık yapar mıydı?

This entry was posted in Gündelik Hayat and tagged , , . Bookmark the permalink.

2 Responses to Körfez Savaşı

  1. Pingback: Boris Yeltsin | 90'lar Müzesi

  2. En sevdiğin kankan says:

    Scout füzesi 6 yaşındaki bir çocuğun kelime haznesindeki yerini bu savaş sayesinde aldı.
    Gece uyumadan önce hayaletler, yatağın altından çıkacak canavar, asansöre binip gelecek aslanın yanında başka birşeyden daha korkmaya başladı çocuklar: Amerika’dan atıldığını sandıkları bombaların üzerlerinden geçerken yanlışlıkla tepelerine düşmesinden.
    O zamanki çocuklar için televizyondaki en önemli iki şey Yonca Evcimik’in Abone şarkısının klibi ve Körfez Savaşıydı…

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s