O kadar 90’lardan bahsediyoruz, ayakkabılar harici pek moda demedik. Doğrusunu söylemek gerekirse biraz gözümüz korkmuştu, ne de olsa 90’lar modası kadar tuhaf, karaktersiz, manasız bir modaya girdik mi çıkmamız zordu. Hele ki bu zevksizlikler silsilesinden Türkiye de nasibini fazlasıyla almışken…
1993-1994 senesinde ülkemizi kasıp kavurmaya başlayan, etkisini azalarak da olsa 2000’lerin başına kadar sürdüren oduncu gömlek ile moda dosyamıza el atıyoruz sadık takipçilerimiz. Açıkçası bu gömleğin nasıl moda olduğu, kitleleri peşinden sürüklediği biraz meçhul. 90’lara kadar genel hatlar haricinde kendimize yakışanı giyen biz Türkler, 90’lar itibarıyla batıda ne görüyorsak istemeye başladık. Hele gençler için bu açlık dayanılmaz boyutlardaydı, aidiyetlerini hudut kapılarımızın dışında arıyorlar, kendilerini ifade etmek için giyimin en büyük silah olduğunu yeni yeni kavrıyorlardı.
Eh, devir grunge devriydi, Nirvana ortalığı yakıp yıkıyor, Pearl Jam dinlemeyeni dövüyorlardı. Ve ne tesadüftür ki bütün grunge grupların yakışıklı solistleri mikrofonun ardına bol kesimli, kimi zaman önü açık, kareli bir gömlekle geçiyorlardı. Mümkün talebin büyüklüğünü erken kavrayan Türk tekstil üreticileri de vakit kaybetmeden oduncu gömleği üretimine geçti. Hatta rivayet odur ki, bir tekstilci, bu oduncu gömleklerinin kumaşını zamanında potensiyel pazarı görerek makul bir fiyattan ithal etmiş, sonra da parayı vurmuş. Neyse konuyu dağıtmayalım, o zamanlar Tiffany&Tomato, David People gibi yabancı isimleriyle yurtdışından kopup gelmiş intibası uyandıran, özünde ise özbeöz Türk mağazalarımız mevcuttu. İşte bu mağazalar, 1993-1994 senesinde, oduncu gömlekten gayrı neredeyse bir çöp satmadılar. Talep inanılmazdı, sokakta herkes ama herkes oduncu gömleği giyiyor, meydanlar renkleniyordu.
Gömleği değişik şekillderde giymek mümkündü : Normal gömlek gibi efendi efendi düğmelerini ilikleyerek giyebilirdik. Grunge ruhumuzu iyice vurgulamak içinse Nirvana t-shirt’ü üzerine, düğmeleri açık bir şekilde kullanabilirdik. Boğazlı kazak üstüne de fena gitmiyordu, hatta daha tiki cenahlar pantolon içine sokarak kombinlediklerinde bile pek sırıtmıyordu. Dünyaya hediye edilmiş bir nimetti sanki, nasıl giyersek giyelim façayı bozmuyorduk. Böylece genelde grunge’ı, metalcisi, özelde zengini, tikisi bütün Türkiye eski sıkıcı, kumaş gömleklerini dolaplardan attı ve yepyeni oduncu gömleklerine yer açtı. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı ülkemizde bu yünlü kumaştan dokunmuş kapkalın gömleklerimizle şıpır şıpır terliyor, ekşi ekşi kokabiliyorduk ama önemi yoktu, modayı takip eden, tarz sahibi gençlere dönüşmüştük tek bir kıyafetle, gerisi hikayeydi…
2000’lerle birlikte, milenyum çağında sadece parlak metalik rengi, fosforlu yeşil ve deri giyeceğimizi zannettiğimizden bir süreliğine hayatımızdan çıktı oduncu gömlekleri. Boksör ayakkabıları, kocaman dilli Puma kramponlar, paça kıvırmak gibi kimi berbat akımları geride bırakmamızın ardından ise, yavaş yavaş hayatımıza geri dönmeye başladılar. Ama artık devir değişmiş, moda kavramı da evrilmiş, ‘kendimize yakışanı da, yakışmayanı da giyeriz, maksat farklılık olsun’ kıvamına kavuşmuştu ve bu bolluk halinde oduncu gömleklerinin de tek bir zümreye indirgenmesi namümkündü. Böylece hipster’ı da üzerine geçirdi oduncu gömleğini, beyfendiliğinden zinhar ödün vermeyen mühendis abiler de, muslukçu amcalar da…
Şahsen 90’larda gururla giydiğim oduncu gömleğimi 2000 senesinde tiyatroda kullanmak için, iki-üç yama eklentisi ve ufak makas darbeleri ile bir dilenci kıyafetine dönüştürdüm. Hala saklayanlarınız varsa utanmayın, artık üniforma değil oduncu gömlekleriniz, canınızın istediği gibi gönül rahatlığıyla giyebilirsiniz.
Gazete görselleri milliyet.com.tr’den alınmıştır.