90’larda evimize giren gazeteler bizi maaile ihya ederlerdi. Anneler Arcoroc yemek takımını iple çekerken birlikte zaman geçirme ve oyun oynama konusunda genelde sıkıntı yaşayan baba ve evlatlarını birleştirecek dev hizmet günlük gazetelerimizden gelmişti: Karton maketler.
Belli ki o zamanlar halkımızda kuru kuru gazete alıp okuma mefhumu pek oluşmamıştı, bu sebeple 80’lerde başlayan ve 90’larda altın çağını yaşayan kupon ve promosyon çılgınlığıyla tiraj artırma yarışında da hedef kitle cinsiyet, yaş, meslek dinlemiyordu, sonuçta hane halkının her bireyine ayrı ayrı hitap etmek hedefe ulaşmak için elzemdi. Böylelikle sevgili müze müdavimleri, yuvalarımızın o masum yavruları da sinsi gazete patronlarının merceğine giriverdiler. Sonuçta çocuk dediğimiz gördüğü her mereti tutturan, keseye zarar bir varlıktı, üstelik çeşidin görece sınırlı olduğu 90’larda onlara gül bahçesi vadetmemize de gerek yoktu, iki düdüklü şeker, bir Sulugöz’e tav oluveriyorlardı. Dolayısıyla gazeteler için de kupon karşılığı verilen züccaciye ürünleriyle tavlanan annelerden çok daha makul bir hedeftiler.
İşte bu elverişli koşullar içinde, Milliyet gazetesi ilk hamleyi yaptı ve yekpare kartondan maketleri 2 oda 1 salon evlerimize bir sabah ansızın sokuverdi… Kartondan parçalar dikkatlice kesiliyor, işaretli yerler kıvrılıyor, açıklandığı şekilde birbirine yapıştırılıyor ve maket oluşturuluyordu. Maliyeti inanılmaz düşük, getirisi ile beklenilenden bile fersah fersah fazlaydı. Çocuklar kelimenin tam anlamıyla çıldırmışlardı, bir evin her odasının takımına, her önemli tarihi esere, her ülkenin mimari güzelliklerine sahip olmak istiyorlardı, olur da bütün sınıfta hararetle konuşulan Atlıkarınca maketini kaçırmışsak dünyalara küserdik, kimsecikler teselli edemezdi bizi… Böylelikle evlerin direği babalar sabah erkenden gazete bayilerine yollandılar, evlerine Milliyet gazetesi edinmenin haklı gururuyla döndüklerinde evlatlarının içten kucaklayışları ile mağarasına avıyla dönmüş ilk çağ erkekleri kadar mağrurdular.
Ancak unutmamak gerekir ki babalar sırf çocuklarının yüzü gülsün, Action Man, Lego yerine maket istesinler ki paralar cepte kalsın diye harap olmuyorlardı gazete sıralarında, kendileri de bu işe fena sarmışlardı. Önceleri sabilerin ‘baba yardım et’ mızmızlanmalarına gönülsüzce karşılık veriyorlar, ancak kes-yapıştır çılgınlığının tadına bir kere varınca vazgeçemiyor, ‘sen beceremezsin’ serzenişleriyle makası kapıp maketleri kendi başlarına bitiriyorlardı. Çocuklar ise başta babalarının oyuncaklarını ele geçirmesine biraz mırın kırın etseler de, ortaya çıkan maket kendi el becerilerinin elverdiğinden çok daha düzgün göründüğünden bağırlarına taş basıyor, eve oynamaya gelen komşu çocuklarına maketlerini gösterip kendi çaplarında hava atıyorlardı.
Babalar ve çocuklar bu gizli mutabakat gölgesinde mutlu mesut yaşarken, maketler annelerin kabusu olmaya başlamıştı. Bir kere maketlerin sayısı eksponansiyel olarak artıyor, bir de üstüne bu karton krallık tozdan nasibini ziyadesiyle alıyordu. Bunları sergilemek için zigonlar teker teker açıldı, büfenin bir rafı boşaltıldı, mamafih bu meretlerin hızına yetimeye imkan yoktu. Çaresiz anneler, çocuklar okulda, babalar işteyken hepsini toplayıp çöpe attılar bir kış günü öğleden sonra… Kalpler kırıldı, çocuklar hönkürdü, babalar acılarını kalplerine gömdü ama yas kısa sürdü, çünkü gazeteler yeni maketleri vermiyor, adeta tepemize yağdırıyorlardı, tedariksiz kalmamız ihtimal dışıydı.
İşte sevgili müzeseverler, bir çocukluk, bir ortayaşlılık bu maketlerin peşinde geçti gitti. Zannetmeyin ki kolaydı bu maketleri bitirmek, parçalar düzgün kıvrılmaz, kıvrılsa birbirini tutmaz, yanlış yerden birleştirilirlerse geri dönülmezlik hevesli bünyeleri kahrederdi. Biz itinayla kartonlarımızı keserken, gazeteler 1 milyon tirajı gördü sayemizde. O günlerden bize kalansa peygamber sabrı, bir de sürekli yeni maketin geleceğini bilmenin verdiği o doyumsuzluk, dün yere göre koyamadığının yarın yüzüne bakmama alışkanlığı…
Gazete görselleri milliyet.com.tr’den alınmıştır.
kartondan tekerleri dönmeyen araba filan da veriyorlardı, Ford Taunus filan..
bir tek ben mi hatırlıyorum kartondan naim süleymanoğlu verdiklerini?
Ben hatırlamıyorum ya, ama zaten karton bebekleri ayrı yazacağız, size itimadımız sonsuz, elbet Naim de o yazıda hak ettiği yeri bulacak:)
Burada da yazıyor :9
http://www.privatesozluk.com/b:77857
Sadece naim suleymanoğlu deil, mustafa denizli rıdvan tanju gibi karakterlerinde kartondan maketleri vardı..ama bunlar daha önceydi 80li yıllarda.. 90larda ise ev araba gibi maketler patlamıştı..
bir de ünlülerin gerçek boy posterlerini verirlerdi parçalar halinde, birleştirip duvara asardık. naim süleymanoğlu’nu da öyle vermiş olabilirler mi?
Hiç bir zaman bitiremediğim Casper’ın hayalet evi vardı bir de. İyice düşündüm şimdi, eminim vardı öyle bi ev. Hatta tabutlardan hortlak filan çıkıyordu; sabit de değildi yani.
ben yapmistim onu tablo resimler oynuyordu bahcedeki mezar kalkiyordu 3. sinifa gidiyordum hergun gazete ayirttiriyordum hic unutmam.
k’nexlerde cabasi guzeldi…
Kartından (2d) ünlü oyuncakları verirlerdi..Futbolcu feyyaz,ibrahim tatlıses..eklem yerlerinden üst üste monte ediyoduk oynuyodu filan…Hey gidi..
ben çok iyi hatırlıyorum naim süleymanoğlu ve toni schumacher kartonlarını. hatta toni’de futbol topu vardı kabus olmuştu yapmak.
Arkadaşlar birçoğunuz hatırlayacaktır, eskiden gazeteler özellikle yanılmıyorsam Milliyet başlatmıştı, böyle kartondan maketler verirdi. Evler çiftlikler, gittikçe daha kapsamlı kaliteli kartonlar verirlerdi haftasonları. İlk dönemlerde bu sayede Milliyet’in trajının milyonu geçtiğini ve birçok yerde bulunamadığını hatirladim. Şimdi aklıma geldide epey yapardım o zamanlar, artık unutuldu günümzde cok zor bulunuyor. Acaba hala karton maket satan yerler, site, dükkan vs. var mi? Önerisi olan var mi? Almak istiyorum…. Yardim edin lütfen
Sultanahmet Camii karton kalıpları
http://cp.c-ij.com/en/contents/3153/03354/downloads/sultan_ahmet_camii_e_a4.pdf?special
Nim Süleymanoğlu, Rıdvan ve Tanju ile Mustafa Denizli maketlerini ben de biliyorum.. İnsanlar 2 boyutlu iken, Naim’in halteri ile Tanju’nun topu dört boyutlu idi.. Yanılmıyorsam 89 yılıydı.. Milliyet taşıtlar serisi, ve ev maketleri verirken, bu sporcuları yanlış hatırlamıyorsam Hürriyet, ya da Posta vermişti..
ahahaha. 4 boyutlu nedir yahu? Tanju’nun topları zamanda ileri geri gidebiliyor muydu? gerçi Hülya Avşar ileri geri gidebildiklerinin örneği fakat uzay zaman renk katardı olaya hahaha.
Bende viking şehri vardı yanılmıyorsam sabah vermişti onu bittiğinde yemek masasının tamamını kaplayan bir maketti. İşin kötüsü Maket ortadan köprüyle birleştirilen iki parçaydı yapmam bir ayımı almıştı.