Süpermarket

90’larda çoğu şeyle birlikte televizyon izleme alışkanlıklarımız da değişti. Yeni kanallarla beraber yabancı diziler, bilumum programlar kendisi için büyük, Batı için küçük adımlar atan yurdumuza uğrar oldu. Bunlardan biri de Süpermarket adlı yarışma programıydı.

Bakalım kim daha kısa sürede daha çok para harcayacak?

Bu konuda aslında söylenecek çok şey var, ancak önce yarışmayı şöyle bir hatırlayalım ki sözlerimiz anlam kazansın.

Süpermarket, adı üzerinde süpermarket temalı bir yarışma programıydı. Rakipler yarışmanın ibaşından itibaren ürünlerin fiyatını doğru tahmin etme, tariflerden yola çıkarak ürünün türünü ve yerini bulma veya süpermarkette satılan ürünlerle ilgili soruları cevaplama gibi etaplardan geçerek kendileri için süre kazanıyor, bu süreyi de yarışmanın son bölümünde süpermarket içinde çılgınca alışveriş yapmak için harcıyorlardı. En sonunda arabasındaki ürünlerin toplam fiyatı en yüksek olan yarışmayı kazanıyordu.

Öncelikle süpermarket konseptinden başlayalım. Süpermarketler daha önceden tek tük açılmaya başlasa da asıl patlamasını 90’larda yaptı. Bu da tesadüf değildi elbette: Soğuk Savaş’tan galip çıkan Batı sistemi yavaş yavaş yayılmaya başlamıştı ve takdir edersiniz ki, kapitalizm bir din olsaydı tapınakları süpermarketler olurdu.

Türkiye de bu yıllarda Batı’ya eklemlenmeye gitgide daha fazla çaba gösterir olmuş, bu da gelişen ulaşım ve iletişim yolları sayesinde küçülen dünyamızaa toplumsal ‘özenme’ ile yansımıştı. Batı’da uzun yıllardır var olan üretim ve daha da önemlisi tüketim şekillerini kitleler yeni yeni görüyor, ve ne yapsın, canları çekiyordu.

Yetişkinler için oyun parkı - ne eğlence çıkar ama buradan.

Garp icadı bu mekanlar kısa zamanda büyük rağbet gördü ve 1950’lerde Türkiye’ye girmiş olan Migros, MMM konseptiyle süpermarket görünümüne bürünerek her köşe başına açılmaya başladı. Artık çalışan şehir insanı o kasap senin, bu manav benim ev alışverişi yapmak için kırk dükkan dolanmıyor, her şeyin en çeşitlisini en uygun fiyata yeni süpermarketinde bulup kendini daha uygar hissediyordu. Mahalle bakkalımız hayatta kalabilmek için ismini ‘market’ ve ‘süpermarket’ olarak değiştiredursun, gerçek süpermarketler de inadına hipermarket, grosmarket vb. oluyorlardı.

Peki bu sihirli mekanda dilediğimiz gibi çılgın atabildiğimizi düşünün… Ne dersiniz, hoş olmaz mı? Biz 90’ların çocukları olarak bunu zaten yapıyorduk, annelerimiz en ucuz deterjanın, en büyük fırsatların peşinde koşarken onlardan ayrılıp -eğer süpermarket yeterince büyükse- oyuncak reyonuna hızlı bir geçiş yapıyor, birileri bizi toplamaya gelene kadar saçma sapan bir şekilde vakit geçirmeyi beceriyorduk.

Büyüklerin başı kel miydi?

ABD’de ilk kez 1967 yılında yayınlanan bu yarışma programı ülkemize anca 90’larda uğradı (gerçi o yıllarda ABD’de de yeniden ortaya çıkmıştı). Öyle ya, bizim süpermarketlerimiz tazeydi, tek başına ‘süpermarket’ kelimesi bile, doğası gereği ilginç isme ihtiyaç duyan televizyon programları için yeterince dikkat çekiciydi.

En çok harcayan kazansın.

Yarışmanın en ironik bölümü, yarışmacıların ellerindeki süre içerisinde en fazla parayı harcayan ekip olmaya çalıştıkları final bölümüydü. Bu bölümde yarışmacılar arabalarıyla süpermarket koridorlarında koşar, bebek bezlerine, şampuanlara hücum eder, yükte hafif pahada ağır ne varsa almaya, kısacası arabalarına en masraflı alışverişi sığdırmaya çalışırlardı. Çeşitli mallarla ağzına kadar dolu örnek alışveriş arabalarının tutarı kasada hesaplanır, en çok para harcayan ekip de yarışmanın galibi olurdu.

Yeni bir alet aldığınızda yanında nasıl kullanacağınızı gösteren bir açıklama olur ya,bu yarışma, özellikle de final bölümü böyle bir şeydi işte; süpermarketine kavuşan, bu kapitalist alemde daha yeni olan yurdum için bir kullanma kılavuzuydu sanki. Şöyle diyordu: “Alın, alın, alın.” Nasıl olsa ne aldığımıza parayı ödedikten sonra bakabilirdik.

İşte böyle sevgili müzeseverler, eğer bir gün geriye dönüp bakacak ve “Nasıl delirdik?” diye soracak olursanız, süpermarket koridorlarında para harcamak için koşturan yarışmacıya veya “Bebek bezi alma çok yer kaplıyor, şampuan al, krem al, et al et!!!” diye yorum yapan izleyiciye bir bakın, eminiz yardımcı olacaktır. Eğer bütün bunları akla yatkın bulmuyor iseniz gelin hep beraber yarışmanın cingılını hatırlayalım;

“Koşun koşun acele edin,
Durdukça alın beklemeyin,
Zamanla yarışın yetinmeyin,
Süpermarket!”

This entry was posted in Televizyon and tagged , . Bookmark the permalink.

2 Responses to Süpermarket

  1. Halil says:

    Ayşen Gruda, Rasim Öztekin ve Metin Özülkü’nün yarıştığı bölümden kısa bir kuble;
    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/64837/supermarket-yarismasi-kanal-6

  2. Can Y. says:

    “Koşun koşun acele edin zamanında yarışın gecikmeyin.” şeklinde jenerik müziği vardı.

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s