Kim derdi ki 90’ların en efsane çizgi filmlerinden biri Japon dostlarımızın futbol yorumlaması olacaktı? Tahmin etmesi kolay değildi, ancak Japonya’dan çıkıp gelen Kaptan Tsubasa, gençlerimizi er ya da geç tanışacakları futbol ateşiyle peşin peşin tanıştırmakla kalmamış, 90’ların da en unutulmaz yapıtlarından biri olmayı başardı.
Aslında Tsubasa 90’lara ait bir çizgi film değil. Hatta aslında çizgi film bile değil. Orijinal Kaptan Tsubasa serisi yayınlanmasına 1981’de başlanan bir manga. Ancak serinin kazandığı büyük popülarite 1983’te çizgi filme dönüştürülmesine, ve 1990 ertesinde de yurduma uğramasına sebep oldu.
Çizgi filmin (ve manganın) başroldeki karakteri, adından da anlaşılabileceği gibi Tsubasa Ozora‘ydı. Tsubasa, Nankatsu klubünde ve Japon milli takımında forma giyen, golü koklayan, forvet arkası bir ileri orta saha oyuncusuydu. Son derece yetenekli olan Tsubasa, mesafe tanımayan şutları, özel teknik vuruşları ve her zaman beklenmeyeni yapmasıyla kalecilerin korkulu rüyasıydı. İstisnai bir teknik kapasiteye sahip Tsubasa’nın en büyük hayali Dünya Kupası’nı Japonya’ya kazandırmaktı.
En önemli karakter Tsubasa olsa da yan karakterler de unutulur cinsten değildi. Bir Kojiro Hyuga vardı mesela, çok yetenekli ama hırçın ve kötüce olan, Tsubasa’nın en ezeli rakibiydi. Güçlü fiziğiyle rakiplerini yıpratan ve yıldıran Hyuga gerçek bir savaşçıydı, kollarını omzuna kadar kıvırdığı formasıyla sahada kolayca tanınır, herkes ona karşı oynamaktan çekinirdi. Tsubasa teknik oyuncu iken Hyuga çok afedersiniz bir hayvandı adeta. Ancak günlük hayatlarında rakip olan bu ikili iş milli takıma gelince güçlerini birleştiriyor, mavi forma altında aynı amaç uğruna ter döküyorlardı.
Hikaru Matsuyama vardı bir de, çizgi filmin üstünden yıllar geçince Tsubasa’ya mal olan ünlü kartal vuruşunun asıl sahibi… Saf kalecileri fena avlardı bu kartal vuruşu, enseye kadar kalkan ayak topa öyle bir geçirirdi ki top yükselir, “Yuh nereye attı topu amele” diye düşünen kalecinin bakışları eşliğinde havada bir süre süzülür, süzülür, daha sonra da bir kartal misali pike yapıp aniden kaleye yönelir, tecrübesiz kalecileri gafil avlar, mükemmel bir açıyla kaleye girerek ağlarla buluşurdu.
Son örneğimiz ise Tsubasa’nın hem Nankatsu’dan, hem de Japon milli takımından takım arkadaşı olan Taro Misaki. Misaki en az Tsubasa kadar yetenekli bir orta sahaydı. Mütevazi ve efendi yapısı sebebiyle sürekli Tsubasa’nın arkasında kalmış, fakat al da at dercesine pasları sebebiyle, bugün bir Iniesta misali, dikkatli ve özverili izleyicinin favorisi olmuştur. Misaki’nin en göz önüne çıktığı an ise şüphesiz Tsubasa ile birleşip topa aynı anda vurarak çektikleri, kalecileri mahveden ortak şutlardır…
Mangayı görme şansımız olmadı ama en azından çizgi film oldukça duygu yüklüydü.
Bu oyuncuların koşuşuna bile yansıyordu. Bir futbocu kaleye koşarken önce kalenin üst direği, sonra kaleci, sonra da görüntünün tamamı beliriyordu. Dünyanın yuvarlak olduğunun kanıtlanması dışında, yeşil sahalarda göremeyeceğimiz hareketler, akıl almaz hikayeler, yürek hoplatan enstantaneler yaşanıyordu sürekli. Kim bilir, belki de futbol Japonya’ya yeni gelmişti, yeni gelmese de büyük kitlelerle yeni buluşuyordu o yıllarda belki. Bu yüzden Uzakdoğulu dostlarımızın kafası biraz karışmış, “Spor dediğin kungfu karete…” diye düşünen kalender Japon halkı bu yeni sporu yanlış yorumlamış olabilirdi. Bunu öne sürmemizin sebebi Tsubasa ve arkadaşlarının oynadığı futbolun son derece sıradışı özelliklere sahip olmasıydı. Örneğin Tsubasa şut çekmeden önce bacağını ayağı arkadan ensesine değecek kadar geri doğru kaldırıyor, sonra da bütün gücüyle topa gömçürüyordu. Aynı şekilde Tsubasa ve arkadaşlarının (veya rakiplerinin) özel vuruş teknikleri vardı, bu vuruşlar kartal vuruşu, ejderha vuruşu, kaplan vuruşu, şu vuruşu bu vuruşu gibi yine karatevari isimlerle anılıyordu.
Maçlar deseniz zaten bir tuhaf geçiyordu açıkçası, sürekli bir takım forvet oyuncuları kalecilerle karşı karşıya kalıyor, özel şutlarını çekiyor, bunun sonucunda da top ya 3 defans oyuncusunun arasından bir S çizerek dramatik bir şekilde gol oluyor, ya da kaleci topu yine dramatik bir şekilde kurtarıyordu. Zaten maçların, ve de dolayısıyla çizgi filmin oldukça dramatik bir yapısı vardı… Maçlar 3-0’dan çevriliyor, forvetlere geçit vermeyen kaleciler bir şekilde gafil avlanıyor, aynı topa koşan oyuncular saha içerisinde birbirine “Şut çekmeni engelleyeceğim!!!”, “Haayıırr bu golü atmalıyım!!!” şeklinde bağırıyor, oyuna aşırı heyecanlı ve aşırı duygusal bir yön katıyordu.
Tsubasa, 80’lerde Japonya’da, 90’larda Türkiye’de çok popüler oldu. Belki de Japonya’da kendisini izleyerek büyüyen nesil 2002 Dünya Kupası’nın bu ülkede yapılmasını ve Japon milli takımının görece bir başarı sağlamasına yardımcı bile oldu, kim bilir…
Aklıma saçlarımı Tsubasa gibi kestirdiğim günler geldi. Hey gidi Kaptan Tsubasa..! Şunu da belirtmeliyim ki, Tsubasa’nın ezeli rakibi Hyuga hayvani ve pislik yapısının yanısıra yakışıklılığıyla fantezileri süsleyecek nitelikteydi.
Şu iki şeyi de eklemek istiyorum:
1. Tsubasa’nın 3 tane kanki-fanı vardı. İkisi kız biri tombik bir oğlan. Kızlardan biri Tsubasa’ya yanıktı. Bunlar, maçın gidişatına göre yanakları kızararak, alınlarında bir damla ter belirerek, gözlerinden şelaleler akarak garip duygu selleri yaşarlardı.
2. Tsubasa’nın ilk bölümleri alt yapı takımında geçiyordu, o dönem karakterler daha kısa boylu yani bacakları daha kısaydı. Büyüyüp profesyonel takıma girince bacakları bir leylek misali upuzun oluvermişti.
Pingback: Nickelodeon Çizgi Filmleri | 90'lar Müzesi
Olamaz… Wakabayashi nasıl unutulur.
ahh ahh herhalde geleceğe dönüşten bile daha fazla etkilendiğim çizgi dizidir. Hatta bunun bir ateri oyunu vardır. O oyun Japoncadır ve ben sırf o oyunda ki bölüm şifreleri için japonca harfleri takır takır öğrenmiştim hatta bunun için bir defterim vardı o oyunla etkilediğim çocuklara o defteri satmıştım. Tipsiz defans Ishızaki, Tachibana kardeşler Kazao ve Mazao kardeşler hani direklerden zıplayan dişlekler. Genzo WAkabayashi Rakibi Wakashimazu , Kojiro Hyuga, Taro Misaki, Kalp hastası Misugi, Urabe, Türkiye de yayınlanmadı ama Tsuba’sa Barcelona’ya transfer olunca ortaya çıkan Santana ve Alkolik Teknik adam Roberto ne kadar anlatsam azdır.
Pingback: Sailor Moon | 90'lar Müzesi
Bende bir iki şey ekleyeyim
1) 8 bitlik atarileri hatırlarasanız tsubasanın oyunu vardı bulunması hayli zor fakat bulduğunuzda havanıza hava katıcak harika bir oyundu !!! Tsubasanın atari kasetlerini değiştirirken bile verdiğimiz ücret normal atari kasetlerini değiştirirken verdiğimiz ücretten fazlaydı. Sayesinde 90lardaki neslimiz japoncayı söktü. Her ne kadar japonca bilmesekte ezberlemiştik japonca karakterleri 😀
2) Tsubasanın mangasını bulamadık demişsiniz Tsubasanın mangası hala devam etmektedir mera edenler için buyrun linkler
NOT: Mangayı anlamak için verdiğim linkleri sırasıyla okuyun ve japon mangaları sağdan sola doğru okunur 😉
Captain Tsubasa
http://www.mangareader.net/294/captain-tsubasa.html
Captain Tsubasa World Youth
http://www.mangareader.net/295/captain-tsubasa-world-youth.html
Captain Tsubasa Road to 2002
http://www.mangareader.net/276/captain-tsubasa-road-to-2002.html
Captain Tsubasa Golden 23
http://www.mangareader.net/551/captain-tsubasa-golden-23.html
Captain Tsubasa International Overseas Games En La Liga
http://www.mangareader.net/1729/captain-tsubasa-international-overseas-games-en-la-liga.html
Captain Tsubasa Kaigai – Gekitouhen in Calcio
http://www.mangareader.net/1671/captain-tsubasa-kaigai-gekitouhen-in-calcio.html
ben mi cok yanlis hatirliyorum. Bu tsubasa efsanesi baslamadan once, baska bi futbol cizgi filmi vardi..belki japon yapimidir gene ama elemanlar japon degil di..Esas oglan feci sol ayakliydi. Tsubasa’dan cok farkliydi konular acayip derindi. Tsubasa gibi cocuk degil, bu eleman baya agir abi, delikanli modunda birisiydi. En onemli nokta; konusu sadece futbol uzerine donmuyordu, arti bi cok karaketer vardi. Mesela bizim elemanin voleybol takimindan sevgilisi vardi, izinli oldugu gunler kizla bulusur: baslicam topuna da, okuluna da, is bulucam gidicez buralardan muhabbeti yapardi..Var mi boyle bisey hatirlayan?
@jake Benjamin olabilir mi?
Moero! Top Striker ya da Frenkçe olarak L’Ecole des Champions olabilir mi?
“Hyuga ile Tsubasa yan yana oynar mı?” yardırdı:)) atari oyunu tam bir efsaneydi. ne o atari kutusu ne de o yıllar geri gelmeyecek 😦