Mika Häkkinen

Bazı sporcular vardır, çok yeteneklilerdir, kariyerleri rekorlarla, başarılarla doludur, tarih onları yazar. Bu kategorinin Formula 1 hali tartışmasız Michael Schumacher, en azından şimdilik. Bir de daha az konuşulan, daha az göz önünde kalan, ama daha az başarılı veya yetenekli olmayanlar vardır. İşte Mika Häkkinen de bunlardan biri.

5 yaşından beri bir şekilde yarışan (ve hayatının ilk turunda kaza yapan) Mika Häkkinen, Formula 1’e 1991 yılında Lotus ile başladı. Häkkinen 1993’te McLaren’a katıldı ve bir diğer efsane pilot Ayrton Senna ile takım arkadaşı oldu. Ancak McLaren 1997’ye kadar pek bir dikiş tutturamadı ve Häkkinen ismi yarışseverlere pek bir şey ifade etmedi.

Bu araç çok canlar yaktı.

Ancak 1997’de işler değişti. McLaren-Mercedes kırmızı burunlu metalik gri arabasına kavuştu ve sonraki yıllarda gelecek olan başarı hikayesinin temelleri bu yılda atıldı. Schumacher’in diskalifiye edildiği, Villeneuve’ün şampiyon olduğu hareketli sezonun son yarışında kariyerinin ilk zaferini kazanan Häkkinen ise bir sonraki sezonda olacakların sinyalini veriyordu.

1998’de ise spor aleminde Federer-Nadal rekabetine kadar yeri doldurulamayacak olan Häkkinen-Schumacher rekabeti başladı. Sezon boyunca Coulthard’ın bir birinciliğini saymazsak bütün yarışları ya Häkkinen ya Schumacher kazandı ve pistler adrenaline doydu. Sezon sonunda ise 16 yarışın yarısını kazanan Mika Häkkinen, Schumacher’in önünde ilk şampiyonluğuna ulaşıyordu.

Häkkinen zaferlere çabuk alıştı.

1999 ise unutulmaz bir sezon oldu. Häkkinen bu sefer İngiltere yarışında bacağını kıran ve aylarca pistlerden uzak kalan Michael Schumacher yerine Eddie Irvine’a karşı yarışıyordu. Ancak Irvine bu baskıya fazla dayanamadı ve Schumacher’in ona yardım etmek için elinden geleni yapmasına rağmen Häkkinen’in üst üste ikinci kez şampiyon olmasını engelleyemedi.

2000 sezonunda ise yine çok çekişmeli geçen bir sezonun ardından Schumacher şampiyonluğu geri aldı. Son 4 yarışı kazanan Schumacher sezonu çok iyi bitirmiş, Häkkinen’in bunu engellemeye gücü yetmemişti. Ancak 2000 sezonu, Häkkinen’in Belçika’daki Spa yarışındaki efsanevi atağıyla akıllara kazındı. Bu yarışta Häkkinen uzun süredir Schumacher’i kovalıyor, tur bindirmeleri gereken Zonta’nın arkasında onu yakalıyordu. Fakat nasıl oluyorsa tur bindirmeden önce Schumacher’in arkasında olan Häkkinen, Zonta’yı geçerken akıl almaz bir ustalıkla Schumacher’i de geride bırakmış, tur bindirildikten sonra Zonta’nın yanı sıra Schumacher’in de önünde yer almıştı ve bütün bunlar yaklaşık 2-3 saniye içerisinde olmuştu. Formula 1 tarihinin en unutulmaz enstantanelerinden biri olan bu geçişi Häkkinen yıllar sonra “İnanılmazdı. Nasıl desem… yani… inanılmazdı…” şeklinde yorumlayacaktı.

Coulthard ve Häkkinen istisnai bir ikiliydi.

2001 yılına ise ciddi bir kaza ile başlayan ve bir dikiş tutturamayan Häkkinen, sezon boyunca ancak iki yarış kazanacak ve sezon sonunda performansından memnun kalmayıp “ya kazanırım ya yarışmam” diyerek kariyerini beklenenden çok erken bir şekilde noktalayacaktı.

Ancak Häkkinen’in kariyerinden bahsedip de David Coulthard’dan bahsetmemek olmaz. Formula 1 tarihinin en uzun süreli takım arkadaşlıklarından birinin parçası olan David Coulthard ve Mika Häkkinen gümüş otomobilleri içinde yıllarca fink attılar, yeri geldi zaferlerini podyumda sarılarak kutladılar, yeri geldi birbirleriyle yarışırken birbirlerini yarış dışı bırakıp McLaren’i altın değerindeki puanlardan ettiler… Häkkinen’in bir diğer yol arkadaşı ise her yarış takım garajındaki yerini alan, tavana asılı ekranlardan yarışı izlediği için sürekli göğe bakarken ekranlara gelen siyah saçlı mavi gözlü eşi Erja Hakkinen’di. Zavallı kadın yıllar sonra Mika Häkkinen erken emekli olduğunda, bir Yoko Ono, bir Courtney Love misali eşini bu alemden koparmakla suçlanacak, Häkkinen fanlarının bir numaralı düşmanı olacaktı.

F1 izleyicileri bu yılları mumla arayacaktı.

Şurası kesin ki Senna ve Prost‘tan sonra Formula 1 tarihinin en heyecanlı yılları Mika Häkkinen-Michael Schumacher çekişmesinin zirve yaptığı 1998, 1999 ve 2000 sezonlarıdır. Güvenlik kaygısıyla getirilen kısıtlamaların yarışların ruhunu yok etmediği, geçişlerin pitte değil pistte olduğu bu yıllara Schumacher ve Häkkinen gibi iki istisnai pilotun sığması ve bu iki pilotun kelimenin tam anlamıyla yarışması, Formula 1 izleyicilerine görüp görebilecekleri en büyük seyir zevkini tattırıyordu. Häkkinen-Schumacher rekabeti Formula 1’e veya birkaç yıla sığmayarak taşacak, sürekli esprilere, muhabbetlere, günümüz itibariyle nostaljilere konu olacaktı. Kendilerinden sonra gelenler arasında ne Schumacher-Raikkonen, ne Raikkonen-Alonso, ne de Alonso-Hamilton rekabeti bu efsaneye hiçbir şekilde yaklaşamayacaktı.

Häkkinen yeni doğacak çocuğu yüzünden erken emekli oldu, pes ettiği 2001 sezonundan sonra da Michael Schumacher hiç zorlanmadan üst üste dile kolay tam 4 şampiyonluk kazandı. Schumacher’in 7 şampiyonluğuna karşılık Häkkinen’in 2, Schumacher’in 91 yarış birinciliğine karşılık Häkkinen’in yalnızca 20 birinciliği bulunuyor, ama Michael Schumacher’in hakkında “Birlikte yarıştığım en iyi pilot.” dediği Häkkinen’in adı, tıpkı ezeli rakibi ve ebedi dostu Schumacher’in adı gibi tarihe altın harflerle yazılıyor. 90’lar sonundaki bu çekişmeyi izleyebilen şanslı azınlık ise şimdi o günleri mumla arıyor.

Ne yaptın sen Erja...

This entry was posted in Gündelik Hayat and tagged , . Bookmark the permalink.

6 Responses to Mika Häkkinen

  1. Mimi says:

    Ne yazik ki bu dünya Erja’ya da kalmadi, belki de hayranlarin ahi tuttu. 2008’de bosandilar, niye biliyor musunuz Marketa Kromotova adindaki bir striptizci yüzünden, hala da onunla birlikte, hatta Subat’ta bir cocuklari oldu. Hic beklemezdim kendisinden, o zamandan beri benim icin “Flying Finn” efsanesi bitmistir. Tesekkür ederim bu güzel yazi icin, hatiralar canlandi 🙂

  2. Hauru says:

    Çok taraflı bir konu seçimi olmuş 🙂

  3. melquiades says:

    Hakkinen’i ve 90’ların McLaren’ını atlayamazdık. Schumacher’i ise 90’lara sığdırmak mümkün değil… Bu sebeple ondan da Hakkinen ile olan rekabeti üzerinden bahsetmek istedik.

  4. Sinan Ceylan says:

    Häkkinen’e her zaman sempatim vardı. Schumacher ve Ferrari’ye (sadece Schumi değil, Barichello’yu, sonradan gelenleri de kastediyorum) bi türlü ısınamadım. Gönlüm hep Haki’den yanaydı. Ne günlerdi ama, cumartesi sabahları sıralama yarışları bile kaçmazdı… Şimdi bakmıyorum bile, kim var kim yok bilmiyorum.

  5. ozgur says:

    birçok konuya “o eski tat yok” yazmak kolay olsa da bu gerçekten bambaşkaydı. mh-msc çekişmesi muhteşemdi. ben montoyalı günleri de severdim ama ferrari’den nefret etmeme rağmen -evet f1’i futbol gibi izlerdim- 🙂 ferrari’nin önünü kesmek için getirilen saçma kurallardan bu yana f1’e bakmıyorum, açıkçası merak da etmiyorum. bu arada f1 demişken okay karacan ve serra demirkol’u da (serra demirkol’un soyadı değişti) unutmamak gerek

  6. Can Soyaslan says:

    Bizim oturduğumuz sitede Türkiye genelinin çok üstünde bir çekişme vardı biz çocuklar arasında.Sitenin çoğu Hakkinen’in zirve yaptığı yıllarda onun yanındaydı bense ezileni tutma psikolojisiyle o seneler Ferrari taraftarı olmuştum(Fenerbahçe’li olmam da fenerin yerlerde süründüğü yıllarda olmuştu ).Sabahları okul servisinde birbirimizi kızdıracak kadar sıkı takip ederdik.Shuminin diskalifiye olduğu maçı çok iyi hatırlıyorum mesela.Tabi sonra da takip ettim ama gözüm hep haki yi ve beni sinirlendirecek rekabeti aradı.Güzeldi 🙂

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s