90’lar meşhur enflasyon canavarı ile boğuştuğumuz yıllardı. Paramızın değerini stabilize edip sıfır atacak konuma gelmemiz 90’lara nasip olmadı, bu sebeple de 90’lar birçok farklı Türk lirasına tanık oldu. Bugün tümü geçersiz olan bu paralar da müzelik oldu sevgili müzeseverler…
90’lar çocuklarının hatırladığı ilk banknotlar (ve sakız/gazoz fiyatları) değişiklik gösteriyor tabii, ancak ortalamada hatırladığımız en küçük banknot arkasında İzmir Saat Kulesi olan 500 liralık yeşil banknot veya Fatih Sultan Mehmet’in bulunduğu 1.000 liralık mor banknot olabilir. Fakat dönemin en akılda kalan banknotu bence kafasında kavuğu ve kocaman sakalıyla mermerden bir heykel misali Selimiye Camii’nin önünde duran, gözbebekleri yok olmuş öfkeli Mimar Sinan imgesiyle 10.000 liraydı.
Yeni çıkan paraların ardı arkasının kesilmemesi jenerasyonlar arasında uçurum yaratmıştı. Banknotlarımız bir bir madeni paralara dönüşürken, babaannelerimiz 500 lira ile 500.000’lik banknotu karıştırırken, bizler de eski Türk filmlerindeki “Sana oğlumu terk etmen için 300.000 lira öneriyorum…” şeklindeki repliklere pek bir anlam veremiyorduk…
Bu kağıt paralar dönemin kültüründe de kendine yer bulmuştu. Barış Manço’nun Anahtar adlı şarkısı buna en başarılı örnek olabilir. Dillere pelesenk olan nakaratıyla bu şarkı, ileride “Hangi parada kim vardı yahu?” diye hafızasını zorlayacak olanlara yardımcı olmak amacıyla yazılmıştı sanki. Dinimiz imanımız olmaya başlayan paraya bir taşlama niteliğindeki şarkı, “5 şair bir abide, 2 abide bir sultan, 5 sultan bir düşünür, 2 düşünür de bir mimar…” dizeleriyle banknotlarda resmedilen unsurları şifreli bir biçimde akıllara kazıyordu.
1994’te %140’ı geçen enflasyon 2000’lerin başına kadar yakamızı bırakmayacaktı, hal böyleyken 1.000.000’luk banknot en büyük olarak kalamadı, iş 20.000.000’luk banknota kadar uzadı. 90’ların mor, yeşil, sarı, kırmızı banknotları ise kitap aralarında hatıra olarak kaldı, ne de olsa herkesin ayrı bir favorisi vardı…
Pingback: Renault 9 Spring & Broadway | 90'lar Müzesi