IRC-mIRC

Yazlık komşularımızın yaşıtımız çocuklarına, sınıf arkadaşlarımızın doğumgünü partilerinin farklı okullardan katılımcılarına alternatif sosyalleşme ortamımızın sanal olacağı yüksek ihtimal ana-babalarımızın akıllarının ucundan dahi geçmezdi ama akıllara gelmeyen başa geldi ve kısa sürede her evin baş köşesine kurulan bilgisayar ekranında biz 90’lar çocuk ve ergenlerine yepyeni bir dünya bahşedildi.

İnternet odalarımıza girmişti girmesine ama bu nazlı yeni dostumuza bağlanmak başlı başına bir dertti. Dial-up modemimizle dııııııt dıııtttttt sesleri eşliğinde sanal aleme kavuşmaya çabalar, yeterince sabırlıysak ilk düşüşümüze kadar muvaffak olur, o zamanlar internet fiyatı saatle ölçülecek kadar pahalı bir mefhum olduğundan işimizi kısa zamanda halletmeye çalışır, bir de ailemizin “telefonu meşgul etme bak biri arayacak, bize ulaşamayacak” serzenişlerine göğüs gererdik. 

Bu uzunca girizgahın ardından konumuza gelelim, aramızda değerli vaktini “sörf” yaparak harcayan bir azınlık da vardır eminim ama gelin itiraf edelim, çoğumuz o bağlanma sesini duyar duymaz kendimizi bir IRC sağlayıcı programın kollarına bırakır, yabancılarla dolu bir chat odasında maceradan maceraya atılırdık.

mIRC penceresi buna benzerdi.

Peki neydi bu IRC? Internet Relay Chat’in kısaltması olan IRC, güzel Türkçe’mizde “İnternet Aktarmalı Sohbet” anlamına gelmekteydi. Biz de IRC sayesinde herhangi bir server’a bağlanarak seviyeli muhabbetlere yelken açabiliyorduk. Önceleri favori server’ımız undernet’ti, okulda yaşça bizden büyük abi-ablalarımızın undernet’ten tanıştıkları karşı cinslerle maceraları kulaktan kulağa yayılır, bizim de merakımızı kabartırdı. Ancak Khaled Mardam’ın dünya halklarına armağan ettiği mIRC, kısa sürede Türk gençlerinin de kalbine taht kurarak favori IRC client’i oldu ve kendi jargonunu yaratmakta gecikmedi. Daha önce de belirttiğimiz gibi o yıllarda İngilizce’yle bu kadar içli dışlı değildik, o yüzden yazıldığı gibi okumak kolayımıza geldi mIRC’ı ve böylelikle “akşam mırça geliyor musun?”, “dün mırçta AnGelicA_14’le 2 saat konuştuk” muhabbetleri gündelik yaşamımızın vazgeçilmezleri arasına girdi.

Elbette mIRC jargonu bununla sınırlı değildi, kendi alt kültürünü, dolayısıyla isminin önü @’le süslü kendi kağıt kaplanlarını yaratan bu programda saatlerini geçiren veletler, aop, sop ve ircop gibi statüler için çocuğunu keser duruma gelmişti. Girdiğimiz bir kanalda op’lardan biri kankamız ise derhal ona “özelden gidilir”, “slm nbr / ii sn? / ii. voice atsana” gibi sesli harf cimrisi kısa ve öz bir muhabbetten sonra nick’imizin başında + belirirdi, biz de artık kasım kasım kasılabilir, nick’inin başında + olmayan eziklere tepeden bakabilirdik. Odada çirkinleşenler kick’lenir, uslanmazsa ban’lanır, ateşle oynamayı sürdürürse işinin ehli biri tarafından atılan bir nuke’le dünyası karartılıdı. mIRC’ın #ayva, #zurna gibi popüler odaları haricinde, liseler, üniversiteler gibi daha elit toplulukları barındıran odaları da vardı.

Kanalın sayfasında trafik her daim yoğun olurdu.

Esasında IRC, bir bütün olarak yeni insanlarla tanışmak için süper bir platformdu ve arkadaş listesi gibi daha sonra ICQ‘nun bize armağan edeceği kolaylıkları olmadığından işin tesadüfiliği heyecanı artırıyordu. “asl?” ile başlayan muhabbeti ilerlettiğimiz yeni arkadaşlarımız ya da platonik aşklarımızla belli bir saatte, belli bir odada buluşmak üzere randevulaşır, dial-up’ın azizliğine uğramazsak rastlaşırdık. Birkaç sanal randevudan sonra işler ciddileşirse, cismimizi göstermek üzere gerçek bir buluşma ayarlanırdı, ne de olsa ne dijital fotoğraf makinesi vardı o zamanlar, ne de adam gibi webcam, binbir zahmet sonucu bir resmimizi scan ettirebilirsek ancak gösterebilirdik karşımızdakine, bu sebeple hayal kırıklığına uğrama olasılığı yüksek bu buluşmalara kalp çarpıntıları eşliğinde hazırlanılırdı. Bu aşamadan da alınlarının akıyla çıkan çiftler arasından seviyeli bir birlikteliğe adım atan, o da kesmeyince evlenip çoluk çocuğa karışanların sayısı bir hayli fazlaydı.

Bir zamanların muhallebicide buluşma nostaljisine öykünerek anlattığımız bu güzel tablolar dışında, bir de internetle tanışan tilki Türk gençlerinin sebebiyet verdiği yalan hikayeler vardı elbette. Ergenlik çağındaki her erkek, “İzmir16f” nick’iyle “ben kız olsam herkese verirdim” düsturunu sanal ortamda da olsa gerçekleştirebilmenin keyfini sürer, kendi sıkıcı hayat hikayesinden bunalan her genç kız hayallerindeki karakterle nice erkeği peşinde Mecnun ederdi. “Ozan_23cm” nick’li cinsellik sevdalısı arkadaşları, yaşlarına en az 10 yaş ekleyen 12 yaşında macera meraklılarını da eklersek, chat odaları hayatınızın aşkıyla kafasında huniyle sokakta gezen manyağı birarada bulunduran, insan sarrafına dönüşmeden varolamayacağınız bir garip yerlerdi.

Kendi adıma bu platformu sömüren, kendini zeki zanneden veletlerden biriydim ben IRC’ın altın çağımda. Başarılarım arasında #neremi kanalıyla seviyesiz sohbetlere önayak olmak, kendimden 7 yaş büyük biriyle, sahte kimliğimle yaklaşık 1 sene yazışarak kendime aşık etmek, sonra da gizlice terk etmek, kız olduğumu teyit etmek için bana “57 numara kadın çorabını” soran adamla birlikte ufkumu genişletmek bulunuyor. Türlü zorluklara göğüs gererek IRC’da sağlam dostluklara ve mutlu birlikteliklere adım atanlara da, benim gibi IRC’ı sadece zevzeklik için kullanan aklıevvellere de selam olsun.

This entry was posted in Bilgisayar and tagged , , , . Bookmark the permalink.

5 Responses to IRC-mIRC

  1. hikaruivy says:

    hahah, sesli güldüm 😀 😀 90larda ergen olup da bu chat olayına girmeyen var mıdır ki acaba? “aop, sop ve ircop için çocuğunu keser duruma gelmek” ne güzel tanımlamaymış öyle, bayıldım! 😀 😀 ama ben bu statüleri pek bilmem, biraz daha ICQ devri çocuğuydum galiba… ama 15 yaşındayken 20ymiş gibi davranıp sanal aşklar yaşamak, ya da yabancılarla chat yapıp sözümona ingilizcemi geliştirmek (ki nedense bana arap ya da iranlı amcalar rastgelir, banu alkan ya da hülya avşar’dan laf açmaya çalışırlardı!) bana da kısmet olmuştu 😀 😀 şimdi o günleri düşününce ne manyakmışız lan demeden edemiyorum! 😀

  2. Pingback: İnternet | 90'lar Müzesi

  3. no:27 says:

    güzel günlerdi… 🙂 Akmar kanalının Sop’uyla evlendim ben ayrıca. voice de bir şey mi, Aop yenge diye namım yürümüştü bir dönem :)))

    işin ilginci, hala bu camia ile görüşüyor oluşumuz. hala aynı yerlere takılıyoruz ve hala aynı müzikleri dinliyoruz. demek ki sosyal paylaşımın en sağlam olduğu zamanlarmış o zamanlar.

  4. yucel says:

    İlk nickim guest143234 tü 🙂 asl dsl hiç bilmezdim 🙂 vay be

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s