Hatırlarsınız, doksanlı yıllarda – özellikle başlarında çocukların evinde bilgisayar olması ortadirek için görece nadir bir durumdu. Buna rağmen yine de gerçek boyuttan sanal boyuta taşınan oyunlarımız Game Boy, Megadrive, televizyondan oynayabildiğimiz Hugo, yer yer Amiga ve çokça Atari salonlarındaki muazzam seçkiden oluşuyordu.
Fame City‘den sonra belki de 90’lar çocuklarının zamanını en çok harcadığı, gündüzü geceye çeviren bu platformlarda Kick Off gibi futbol başyapıtlarını, Nick Fury ve Punisher’in beraber suç dünyasını bitirmeye çalıştıkları “ilerlemeli” dövüş oyunlarını ve doksanlar oyun piyasasının belkemiği Street Fighter serisi gibi düello tarzı oyunları bulmak mümkündü.
Benim ve bütün yaşıtlarımın belleğinde en çok yer etmiş olan serinin ikinci oyunu Street Fighter 2 “The World Warrior” olmuştur şüphesiz. 1991 yılında piyasaya sürülmüş olan Street Fighter 2, iki sene içinde Japon işi Capcom’a 1.5 milyar dolar kazandırdı ve günümüze kadar kendi içinde 5 adet ayrı versiyona ayrıldı. Bittabi bu başarı tesadüfi değildi: Street Fighter 2, o yıllarda hasbelkader evlere girmiş Commodore’larımızda oynayabileceğimiz International Karate gibi muadillerinden fersah fersah ilerideydi…
Street Fighter’daki karakterlerimiz, aynı hocadan eğitim almış, biri Amerika diğeri Japonya’da yaşayan Ken ve Ryu, arkadaşını öldüren M. Bison’dan intikam almaya ant içmiş Amerikan askeri Guile, Sovyet komandosu Zangief (ki kendisi Soğuk Savaş’taki Amerikan kafa karışıklığına başarılı bir örnektir), babasının ölümünden sorumlu olan Bison’un peşindeki İnterpol ajanı Chun-li, Hintli keşiş Dhalsim, Sumo güreşçisi Honda ve bulunduğu uçağa yıldırım düştüğü için daha küçük bir çocukken Amazon’a düşen Blanka’nın yanı sıra dört oyun sonu boss’u boksör Balrog, ispanyol matador ninja kırması Vega, 2.5 metrelik kickboxçu Sagat ve son olarak herkesin belalısı M.Bison’dan oluşmaktaydı.
Oyunun tek kişilik senaryosunda her biri dünyanın ayrı bir köşesinden kopup gelmiş yiğit kahramanlarımızdan birini seçip bir yandan dünyayı gezerken (ki birçok çocuk dünya haritasını Street Fighter sayesinde öğrenmiştir) diğer yandan da hasımlarımızı kendi mekanlarında dövmemiz gerekiyordu. Bonus kazanmak için sıkı karakterlerimize araba parçalatıp varil tekmelettikten sonra nihayet “Mister” Bison’la kapışabiliyor, onu da atasporunda yenersek seçtiğimiz karakterin oyun sonu demosunu görebiliyorduk. Esasında Capcom, M. Bison ismini boksör karaktere verip ünlü boksör Mike Tyson’u ti’ye almayı düşünmüş olsa da dertsiz başıma dert almayayım endişesiyle bundan vazgeçmişti (ancak herhalde kimsenin Japonca’yı okuyamayacağını düşünerek Japonya dışındaki versiyonlarda boss isimleri arasında bir rotasyona gitmeyi seçmişlerdi ve orada boksörün adı Bison olarak kalmıştı…).
Tabii oyun sonu demosu deyince bilgisayar oyunu ve sinemanın arasındaki çizginin belirsizleştiği günümüze göre çok daha mütevazı sahnelerden bahsediyorum. Bu sahnelerde Guile Amerikan rüyasını yaşamaya koyulurken, Ken’in sırf kız arkadaşına karizma yapmak için yarışmaya katıldığını görürdük. Sovyet komandosu Zangief Gorbaçov’la dans eder, Ryu cool olmaya kasıp ödülünü bile almadan yarışmayı terk ederdi… Gelgelelim bu sonların hiçbiri yıllar sonra annesine kavuşan Blanka’nınki kadar dokunaklı değildi.
Birkaç yıl sonra Champion’s Edition ile beraber Mister Bison, Balrog, Sagat ve Vega yani önceki oyunun boss’ları da emrimize veriliyordu. Her ne kadar bu karakterler yapımcılar tarafından güçsüzleştirilerek diğer karakterlerle dengelenmeye gerek görülmemiş olsalar da çoğu oyuncu sevdiği karakterleri daha fazla güç için terk etmemiş, hep ilk göz ağrılarına sadık kalmıştır muhtemelen. Elektrikse elektrik, uçmaysa uçma, Bison’un yaptıklarını Blanka neden yapamasındı…
Here comes a new challenger!
Street Fighter’ı kült mertebesine ulaştırıp 90’lar kültürümüzdeki yerini sarsılmaz yapan unsur ise diğer pek çok kült oyunların ortak özelliği olan multiplayer kısmıydı. Oyunun artık beynimize kazınmış depdep, aduket, alexpu gibi seslerinin arasında, eğer biri yanımıza jeton atarsa, o tarihten sonra oyun literatürüne damgasını vuracak olan “Here comes a new challenger!” ünlemi belirir ve o yıllarda “fotoğraf çektirmek” denilen seçilmiş karakterlerin portelerinin gözüktüğü ekran çıkardı. Bu sırada single player oynayan kişi yandan bir bakışla rakibini süzer, katılan oyuncu ise pis pis sırıtırdı. Evet, yanımıza biri jeton attığında bizim irademize katiyen danışılmadan single player oyunumuz kesilir, jeton atan yancıyla bizim aramızda bir düello başlar ve ancak karşılaşmada hayatta kalan oyuna devam edebilirdi. Atari salonlarına “biri gelse de harcasam” diye Street Fighter’ın başında bekleyen avcılar nice gençlerin kariyerini daha başlamadan bitirmişti… Bazen de bir atari salonunda yapılabilecek en karizmatik hareketi yapar, rakibin yanına girip yendikten sonra kolu verip, “ al burdan devam et” repliği ile konsolun başından uzaklaşılırdı.
Atari salonlarında önünde kuyruklar oluşan, insanlara Amiga aldıran tam bir fenomene dönüşen Street Fighter’a sinema da kayıtsız kalamazdı. Nitekim 1994 yapımı Van Damme’lı Kylie Minogue’lu dev prodüksiyon “Street Fighter” kahraman Amerikan askeri Guile’ın , Diktatör Mister Bison’a karşı amansız mücadelesini anlatıyordu.
Street Fighter dövüş oyunları alanındaki ilk ciddi rekabeti Mortal Kombat serisinden gördü, daha sonra da oyun konsollarının çeşitlenmesi, 3 boyut gibi unsurlarla eski popülaritesini yitirdi. Karakterleri, ses efektleri, iyi tasarlanmış arayüzleri ile bir döneme damga vurmuş Street Fighter 2 ‘nin halefleri onun popülaritesinin yakınından bile geçemediler.
Eskiden kardeşimle durmadan bu oyunu oynardık, ben hep Chun-li olurdum çünkü saçları ve kıyafeti çok hoştu:)Araba parçalama bölümü her zaman favorim olmuştur.
Efsaneler her zamanki gibi anılarda tazeliğini koruyor… Çok güzel bir yazı elinize sağlık. Peki Chun-Li’nin bölüm sonu demosu nasıldı paylaşırsanız sevinirim 🙂
Chun-li babasınının mezarında dua ediyordu Bison’u yendikten sonra.

Hey gidi günler hey atari salonunda 3 adet street fighter konsolu vardı biride oturaklıydı ve en iyisiydi biz bilmediğimizden öğrenene kadar köşedekilerde bastık jetonu öğrenmeye çalıştık sonrada büyüklerle yarışır olduk nerde şimdi öyle heyecanlar.
Pingback: street fighter game | FREE GAME PORTAL
ne diyeyim bu oyun ve bunun gibi birçok yeri doldurulmaz oyunlar için çok jeton harcadım. bir simit alır 4 kişi paylaşırdık ve kalan harçlıklarla atari salonlarında oyun oynardık ne günlerdi yaaa. özlüyorum şimdi o günleri. heyecanlıydı. güzeldi. en önemlisi unutulmazdı ve unutulmadı. inanın şimdiki oyunlar böylesine heyecan verici değil. teşekkürler paylaşım için.