90’larda her kanalda her gece iki farklı dizi olmazdı, zaten bu kadar çok kanalımız da yoktu. Varolan dizilerimiz de mahalle hayatının naifliğini, beyaz yalanların başımıza açabileceği tatlı belaları,aile içi sürtüşmeleri, geçim sıkıntısını, hayat pahalılığını, mütevazı aşkları konu alır, bizim kafalarımızı kendi küçük dünyalarımızdan uzaklara götürmezdi. Havuzlu villalar, şoförler, aşçılar, uşaklar, gösterişli elbiseler, metresler, yasak aşklar, holdingler gibi öğelere olan açlığımızı ekseriyetle Brezilya ve Meksika secereli sabun köpüğü dizilerle dindiriyorduk, henüz koskoca Arhanlar, dertli Ziyagiller hayatımıza girmemişti. Karakterler 3 bölümde 6 trafik kazası, 3 beyin tümörü, 2 hamilelik, 4 hapishane deneyimi geçirmezdi, bizim sıradan hayatımıza paralel hayatları izler, bu yüzden de başlarına gelen en ufak olayı bizim de başımıza gelebilecek gibi gibi algılar, pek dertlenirdik.
2000’li yıllara geldiğimzide ise artık Türk dizilerinde ölüler bile dirilebiliyorsa, belki de bunu ‘Böyle Mi Olacaktı?’ isimli fenomene borçluyuz sevgili müzeseverler. Dedik ya, bilmezdik biz bu diziden önce Alicengiz oyunları, uyuşturucu bağımlıları, katiller, manyaklar, fahişeler… Sağolsun bu dizi 7 sene sürerek Türk halkının tolerans eşiğini bir hayli yukarılara çekti de, genelde ölümle sonuçlanmayan ama en az 10 bölüm süründürme garantisi olan aşırı doz felaketleri hiç birimiz yadırgamamaya başladık.
Halbuki ‘Böyle Mi Olacaktı?’ 3 lise arkadaşı gencecik kızın ve sevgililerinin maceraları üzerine kurulu, dönemin ağır toplarını kadrosuna katarak yüksek raytingi de garantilemiş, kendi halinde bir dizi olarak merhaba demişti atv ekranına. Düşünsenize, esas kızlar Berna Laçin, Açelya Akkoyunlu ve Hande Ataizi, esas erkekler ise Atilla Saral, Hakan Ural ve Yaşar Alptekin’di. Yaşar Alptekin’in kendini dine adamadığı, Berna Laçin’in ise güzel kız kategorisinde değerlendirildiği yıllardı, kadronun bombalığını tahayyül ederken bu ölçütleri de aklınızda bulundurun lütfen. Konu neydi derseniz, ne benim kudretim bu macera dolu 7
sezonu özetlemeye yeter, ne sizin sabrınız bu hikayeyi dinlemeye dayanır ancak en başa dönersek Gül, Ayşe ve Pervin çok yakın üç arkadaştır, aynı mahallede oturmuş, aynı takımda oynamış, aynı okulda okumuşlardır. Ahmet, Murat ve Yusuf ise sırasıyla bu üçlünün yavuklularıdır, biri doğuda asker, biri kaportacı, biri de rallicidir. Dizi, Gül’ün uyuşturucu krizine girmiş bir şekilde Pervin’in nöbetçi olduğu hastaneye getirilmesi ile başlar, ve manyak bir kurguyla geçmişe de gider, geleceği de anlatır. Gül namusuyla mankenlik yaparken, Doğuda asker sevgilisi Ahmet’in şehit düştüğü haberini televizyondan alınca tozutur, bir gecede hem fahişe, hem uyuşturucu bağımlısı olur çıkar. Ayşe, bir takım saçma sapan bürokratik engeller yüzünden evlenemez ama ‘tak etti canıma’ deyip bir gece ansızın Murat’la birlikte olur, hamile kalır, babası tarafından evden kovulur, aldatılır, başına gelmeyen kalmaz. Pervin’in muhteşem hayatı ise Yusuf’un bir rallide kaza geçirmesi sonrasında kabusa dönüverir. Ve ne yazık ki bütün bu olaylar sadece bir başlangıçtır.
7 sezon içerisinde bahsedilen karakterleri canlandıran oyuncular değişir, o da yetmez karakterler ölür, ölmeyenler torun torba sahibi olur, bu sefer onların maceralarını izleriz. Böylelikle bu gerçekdışı olaylar silsilesinde öyle çok karakter gelip geçer ki diziden, ister inanın ister inanmayın, benim teyzem bile bu dizide üç beş bölüm oynamıştır. Ortalıkta Yusuf’un Pervin’i aldattığı kadından doğmuş, ama o kadın ölünce Pervin ile büyümüş, Pervin de ölünce Yusuf’un yeni metresi ile yaşamına devam etmiş bir çocuk vardır mesela, ya da yüzü yandığı için bunalıma girip intihar eden kızın gözleri başka bir kıza takılmış, o kız da yine bu gruptan biriyle aşk yaşamıştır falan.
Türk dizilerinde psikopat kadın dönemini de ‘Böyle mi olacaktı?’daki Şebnem rolüyle Şebnem Özinal başlatmıştı, bu kadın o kadar şeytandı ki, karnına bomba bağlayıp düğün salonu mu havaya uçurmamıştı, Ayşe’nin hem kocasını, hem de oğlunu mu ayartmamıştı? Kalan karakterler de boş durmamış, bolcana tecavüze uğramış, kanserle savaşmış, uyuşturucu tacirliği yapıp mafyaya efelenmiş, ona buna kezzap atıp bomba uzmanı olmuşlardır ama, hayatta kalma yüzdesine bakarsak, yine de kalan sağlar bizimdir.
2000’leri de pas geçmeyen ve 2003 yılında ekranlara veda ederken bizi de bir nevi ‘Türk dizilerinde entrika ve felakete giriş’ dersinden mezun eden ‘Böyle mi olacaktı?’, muhteşem jenerik müziği ve Gül’ün annesini canlandıran ilk oyuncunun davudi sesiyle akıllara kazındı. Şimdi sıra sizde, toplam 163 bölüm süren ve Türk dizi tarihinde yeni bir dönemi başlatan bu efsane diziden neler kaldı aklınızda? Zorlayalım biraz hafızaları…
Liseye başladım bu dizi; lise bitti bu dizi; üniversite 2’e geçtim yine bu dize vardı: Allahım kabus bitti!
Unutulmaz dizisi BMO’nın izinden gitmekte, böyle bir efsane olur mu ama göreceğiz..
Ne kadar şanslıyım ki ben bu dizinin sadece “böyle mi olacaktı? tanrım suçumuz/günahımız(?) neydi?” nakaratı dışında hiçbir şeyini hatırlamıyorum, ki linke de tıklamadım, Allah korusun bilinçaltıma bastırdıklarımı su yüzüne filan çıkarır diye!
ucuz atlatmışım çok mutluyum!
O değil de bir de Gülşen Bubikoğlu’nun yıllar sonra öğretmen rolüyle ekranlara döndüğü, zorlu öğrencilerine yardım ettiği bir dizi vardı, iki dönem filan gitmişti o da sanki… Bugünkü okul/öğretmen dizilerine o önayak oldu diye düşünüyorum?
bende hatırladım o diziyi adı affet bizi hocam’ dı yanlış hatırlamıyorsam…
Açelya Hn’ın soyadı Akkoyunlu değil, Akkoyun olmalı.