Birçoğumuzun erotik dergilerle (ve de pornoyla) tanışması da 90’lı yıllara rastlıyor sevgili müzeseverler. O zamanlar internet odaklı bir dünyamız olmadığından, günümüzün devasa arşivleri ya da yasaklanmanya çalışılan siteleri yerine cd’lerle, VHS kasetlerle, ama özellikle siyah poşet içinde satılan dergilerle zaman geçiriyorduk.
Toplumumuzdaki aile yapısının temel özellikleri ve genel muhafazakarlık ölçütlerimiz, yetişmekte olan çocukların cinsellikle pedagojik bir biçimde tanışmalarını imkansız kılıyordu. Bu nedenle özellikle erkek çocuklarının ergenlik çağlarında erotik yayınlara karşı doyumsuz bir ilgi göstermeleri oldukça normaldi. Hatta erkek odaklı bir birey algısının hakim olduğu toplumumuzda yetişmekte olan bireylerinin cinselliği erotik yayınlardan öğrendikleri rahatlıkla söylenebilir. Gizli bir konsensüs yapılmışçasına Türk toplumu bu tür yayınları cinsel hayatı renklendirecek bir unsur olarak değil, ütopik cinselliğin kılavuzu mantığıyla benimsiyordu.
2000’lerin başlarında bilgisayar ve internetin yaygınlaşması sonucu porno cd’ler en değerli hazine konumuna gelecekti, ancak bundan yıllar önce ortamların yıldızı şüphesiz erotik dergilerdi. Sabahları vapura binerken gözümüze ilişen dergilerin çekiciliği bizi cezbeder, gazete bayilerinde alt rafları sinsice kaplayan siyah poşetli dergilerin içinde neler neler olduğu hormon patlaması yaşayan ergenliğimizin hayal gücüne kalırdı.
Erotik dergi satın almak gerçekten de zorlu bir maceraydı. Bir görev bilinciyle çevredeki insanlar süzülmeli, satıcıyla mümkünse göz göze gelinmemeliydi. O güne kadar bizden biraz da yaşça büyük olan arkadaşlardan birkaç dergi ödünç alınarak evde gizli bir hazine oluşturulmaya başlanmıştı ama yenilerine ihtiyaç duyulduğu gün er ya da geç gelirdi. Eninde sonunda “Bu kaç para?” denilerek o dergilerden alınacaktı. Bu işlemde kritik unsur alacağımız derginin içeriği hakkında hiçbir bilgimiz yokmuş gibi davranmaktı.
Çantaya konan dergi evde kimse yokken itinayla çıkarılır, poşeti parçalanır ve merakla karıştırılmaya başlanırdı. Fotoğraflar çoğunlukla yabancılara aitti, arada Türk olduğu anlaşılan tipler de olurdu. İnanılmaz bir dünyanın içine girilirdi. Bütün fotoğraflar hızlıca tüketilince, bir erotik dergi klasiği olan yazıları okumaya gelirdi sıra. Gerçek hayatta imkansız olan şeyler burada sanki hepimizin başına gelen sıradan olaylarmış gibi sunulurdu. Azgın komşu kızları, otobüste fortlanmaktan büyük haz duyan kadınlar, yakışıklı taksiciler ve daha neler neler. Hikayelerin deli saçması olması, tahrik unsurunun ortadan kalkmasına yol açmazdı. Bilhassa kendi içinde garip bir dengesi vardı bu tür dergilerin. Muhtemelen Kuzey Avrupalı bir kadınla, zenci bir erkeğin sevişirken çekilmiş fotoğraflarına bakarken, çevresindeki “Kayak hocam çok iyi kayıyordu” türünden hikayeleri bir mantık çerçevesine oturtmak istemezdik. Bu hikayeler Hustler, Penthouse gibi ana akım dergilerde de Kral, Amigo, İnter Sex, Joy gibi Türk dergilerinde de vazgeçilmez unsurdu.
Erotik dergi kültürünün püf noktası dergiyi odada ebeveynin bulamayacağı bir şekilde saklamaktı, bu da genellikle yataklarımızın altı oluyordu. Buna ek olarak anne ve babanın evde olduğu zamanlarda “kriz” anı yaşanırsa dergileri bir şekilde tuvalete sokmayı sanat haline getirmiştik. Suçluluk duygusuyla karışık bir yaramazlık dürtüsü erotik dergilerimizi bizim için başat macera aracı haline getiriyordu.
90’lar çocukları erotik dergileriyle, porno cd’lere aşina 2000’ler ergenleri ve elektrik kesilince erotik VHS kasetini video oynatıcıdan kara kara nasıl çıkaracağını düşünen 80’ler ergenlerinin yanındaki yerini buldu. Ancak erotik dergi kültürü kalıcı olamadı, cd furyası patladığında dergiler önce ikinci planda kaldı, internetin hükmünü ilan etmesiyle de erotik dergiler resmen öldü. Bu da kaçınılmazdı aslında, sevişme adabını kare kare görmektense toptan izlemek herkesi daha fazla cezbediyordu. Artık herkesin cinsellik dağarcığı gelişmeye başlamıştı. Pasajların izbe köşelerinde mukavva kutular içerisinde satılan cd’lerin düşük çözünürlüklü kapaklarına bakarak favori yıldızlarımızın adlarını arar olmuştuk…
Türlü türlü geyikler de başlamıştı o yıllarda filmler üzerinden. Özellikle erkek porno yıldızlarının performansları dilden dile dolanır olmuştu. Kimisi kıskançlığından “O kadar çok yapınca zevk almıyormuşsun” derdi, kimisi “Bana da yer gösterseler kralını tanımam” diye atıp tutardı. Ortalıkta cinsellik uzmanı adamlar türemişti, bir de arşivleriyle övünen bir takım tipler… Arşivinde en çok Vivid ya da Private filmi olan havasını atardı; dile kolay ne emekler harcanmıştı…
Evet sevgili müzeseverler, 90’larda erotik yayınlarla olan ilişkimiz kabaca bu şekildeydi. Bu kültürün izlerini halen çok kuvvetli bir şekilde görebilsek de son zamanlarda devletin kulaklarımızı çekmeye çalışmasını saymazsak “ayıpçı” materyele ulaşmak eskiye göre çok kolaylaştı, dolayısıyla da o yılların heyecanı bir ölçüde azaldı. Ancak sevgimiz baki kalacak, ne de olsa akıl sağlığımız açısından erotik dergilerimize çok şey borçluyuz.
Erkekler lisede okula da getirirlerdi tenessüflerde bakmak için, bir kere sıramı açtığımda devasa bir cima resmi beni karşılamıştı hustler’dan yırtılmış, hiç unutmam…
bakınca kım bılır neler hıssettınj gorunce
Playboy dergisinden falan söz ediliyor ama başlık porno şeklinde. Oysa bu dergiler önceleri poşetsizken o yıllarda poşete girse de her gazete bayiinde hatta mahalle bakkalında satılan ve EROTİK olarak tanımlanan dergilerdi. Porno dergilerse çok nadir yerlerde örneğin eski kitap satan sahaf türü yerler yada Eminönünde iskeleler arasındaki gazetecilerde gizliden el altından satılan baskıları çok kötü ve içindeki resimler genelde mide kaldıran hardcore şeylerdi. Evet porno ve erotizm kavramları ve aralarındaki fark konusunda kesin anlaşılmış bir tanımlama yok ama o yıllarda bunlar yayıncıları tarafından da, satıcıları tarafından da okurları tarafından da hatta devlet tarafından da porno değil erotik dergiler olarak tanımlanıyordu. Bu dergilerde Kadın bedeninin tamamen yada kısmen çıplak gösterilmesi bunda fotoğrafçı ustalığı ile bir hayli estetiğin öne çıkması söz konusuydu. Porno ise kaba sert ve daha çok organların birleşimine yoğunluk vermektedir. Öte yandan bir ayrım da erotik yasaldır porno yasadışı. O nedenle bu dergiler devlet kontrollü ve bakkallarda bile satılırdı diğerleri el altından. Bu tür filmler sinemalarda rahatça oynardı (hala da oynar) diğerleri ise el altından CD yada VHS kaset olarak satılırdı , satılıyor.
Merhaba, haklısınız dediğiniz gibi bunlar pornodan ziyade ulaşması kolay erotik dergiler. Ancak biz kendilerini dönemin tüketicilerinin kullandığı isimle hatırlamayı tercih ettik 🙂 Yorumunuz için teşekkürler!
Tekrar merhaba, bir takım yayın kaygılarından dolayı porno kelimesini erotik kelimesiyle değiştirdik, dergilerin ruhuna da daha uygun oldu …
Ortaokula giderken bir kere arkadaşımın antalya da çalışan abisinin eve saklı gizli getirdiği dergiyi okula getirmesi ile başlayan ve o dergiyi gördükten sonra eski ben olmayan yaşamımın en can alıcı noktasıydı bu. Artık hayata daha ciddi bakıyordum ve annemle babamı yatak odalarına girerlerken korkuyla izliyordum. şimdiki çocuklar öyle mi. bütün porno yıldızlarını ezbere biliyorlar. oysa iş bilmez ve ürkek tavırlarımızla bizler öyle miydik.
Bi de o dergileri evde saklama konusu vardı ki o zamane gençleri türlü türlü yeni mekanlar keşfederlerdi evlerinde… Banyoda fayansın altı Gardrop arkası avize içi vs. vs. 🙂
bu dönemde bu degilerin yanısıra show tv’ nin kırmızı noktalı filmler yayınladığı film kuşağı vardı ve tabiki cine 5:) kaç gencin gözü bozuldu o şifreleri yayınları izliycem diye:)
ah ah eskiden büfelerde,gazetecilerde satılırdı siyah kaplı poşetlerin içinde birazcık ucundan görebilmek için büfelerin önünden ayrılmazdık:) hele cine5 televizyona deodorant sıkmıştık şifreyi çözüyormuş diye
İlk ergenlik dönemlerimizde zaten henüz DVD ve VCD teknolojisi olmadığından hantal videolar ancak evlerin salonlarını süslüyordu ve bu tarz kasetleri de saklamak her baba yiğidin harcı değildi. Bu nedenle benim de erotik yayınlarla ilk tanışmam dergiler vasıtası ile olmuştur. Özellikle bir milli maç vesilesi ile yurtdışına giden bir arkadaşımın dönüşte yanında getirdiği Macarca dergiler hepimizin ilgisini çekmişti. Bir de kendi aramızda kurduğumuz sistemle haftada bir dergilerimizi değiş tokuş yapardık. Bu şekilde hem daha fazla dergiyi inceleme imkanımız olurdu, hem de zaten bayilerden bu tip dergileri almaya utandığımız için dergi satan amcayla yüzgöz olmadan dergi sahibi olurduk. Benim bu dergim kurduğumuz takas sistemi ile İngiltere’ye kadar ulaşmıştı 😀
Bu arada işin en komik kısmı ise bu dergilerde yer alan gerçek üstü hikayelerdi.