Ronaldo

Defalarca yılın futbolcusu ödülünü kazanan, sürekli sakatlanıp aylarca sahalardan uzak kalan, sadece dünyanın en iyi klüplerinde oynayan, 90’larda sahneye çıkan, çıktığı gibi bir efsane olan bir futbolcuda şimdi sıra. İşte karşınızda belki de dünyanın en yetenekli ve en şanssız futbolcusu Ronaldo.

Ronaldo'nun Avrupa macerası PSV ile başladı.

Ronaldo Luis Nazario de Lima, kısaca Ronaldo, 1976 Rio doğumlu. Kariyerine 1993 yılında Cruzeiro’da başlayan Ronaldo, hayatının ilk sezonundan sonra henüz 17 yaşında 1994 ABD Dünya Kupası için Brezilya Milli Takımı kadrosuna alındı. Dünya kupasında hiç oynamasa da dikkatini çektiği Avrupalı yetenek avcıları tarafından, Romario’nun da tavsiyesiyle 1994 yılında PSV’ye transfer edildi.

18 yaşında geldiği PSV’de ayağının tozuyla harikalar yaratmaya başlayan Ronaldo, 57 maçta 54 gol atarak dudak uçuklatan bir performans yakaladı ve hiç vakit kaybetmeden Avrupa’nın dev klüplerinin dikkatini çekti.

Cruzerio ve PSV’de birer buçuk sezon oynamak Ronaldo’ya yeteneğini bütün dünyaya göstermesi için yetti. Özellikle Inter ve Barcelona Ronaldo’yu transfer edebilmek için birbirleriyle bir yarışa girdi ve Ronaldo 17 milyon dolar karşılığında Barcelona’ya transfer oldu. Futbol takımlarının iş adamları ve petrol zenginlerine satılmadığı, 50 milyon euro’ların havalarda uçuşmadığı, Abramovich’in altınlarının piyasayı alt üst etmediği zamanlardı tabii, 17 milyon şimdi küçük bir rakam gibi dursa da o zamana kadar bir futbolcu transferi için ödenmiş en yüksek miktardı.

Ronaldo uçuşa geçmişti bile.

20 yaşında Barcelona’ya rekor bir ücretle transfer olan Ronaldo beklentileri boşa çıkarmadı ve İspanya gibi üst düzey bir ligde tek sezonda 49 maçta 47 gol atarak Inter’i daha da çıldırttı. Barcelona Kupa Galipleri Kupası’nı Ronaldo’nun attığı golle kazandı, Ronaldo da tabii ki La Liga’nın gol kralı oldu. Ronaldo ayrıca başka bir rekor daha kırdı ve 1996 yılında Fifa’nın Altın Top ödülünü kazanarak bu ödülü kazanan en genç oyuncu oldu. Ronaldo efsanesi işte bu sezonda doğdu. Kendisi artık şüphesiz dünyanın en iyi santrforuydu.

Ronaldo’yu unutamayan Inter, ertesi sene 28 milyon dolar ödeyerek futbolcuyu renklerine bağladı. Ronaldo yalnızca bir sene önce kırdığı transfer rekorunu 10 milyon dolar daha geliştiriyordu.

😦

“Fenomen” Ronaldo, performansını Inter’de de sürdürdü. Inter taraftarı, hatta İtalya da Ronaldo’yu bağrına bastı. Bir televizyon kanalının yaptığı ankete göre 1998’de bütün İtalya nüfusunun dörtte üçü Ronaldo’nun adını, nereli olduğunu, yaşını ve kız arkadaşının adını biliyordu.

Ronaldo kendisine gösterilen ilgiyi boşa çıkartmadı ve Inter’deki ilk sezonunda, Serie A’nın aşırı defansif yapısına rağmen 47 maçta 34 gol attı. Ronaldo’nun efsanevi kariyerinde her şey sanki fazla iyi gidiyordu…

Ve işte her şey bundan sonra başladı…

Ronaldo, 1999 yılında bir Lecce maçında dinmeyen acısı yüzünden kendini oyun alanının dışına bıraktı. Ay sonunda ameliyat olan Ronaldo tam 5 ay sahalardan uzak kaldı.

Herkes sabırla Ronaldo’nun sahalara dönmesini bekledi. Sakatlığından aylar sonra, 12 Nisan 2000’deki Lazio maçında yedek kulübesinden sahaya girerken bütün dünya onu izliyordu. Ancak Ronaldo 5 ay sonraki ilk maçında sadece 6 dakika oynayabildi. Oyuna girdiğinin yedinci dakikasında çok ciddi bir şekilde sakatlanan Ronaldo sağlık ekipleri tarafından oyundan çıkarılırken göz yaşlarına hakim olamadı. Ronaldo neredeyse iki sene boyunca ortadan yok oldu.

Ronaldo Real Madrid'de oynamayacak değildi.

Doksanları böyle hüzünlü bir şekilde kapatan Ronaldo yeni binyılda 2002 Dünya Kupası ile kendine geldi. Başarılı bir kupa çıkartan (bu sırada Türkiye’yi de eleyen) ve gol kralı olan Ronaldo, 2002’de Fifa yılın futbolcusu ödülünü üçüncü kez kazandı. Ardından da 39 milyon euro’ya Real Madrid’e transfer oldu. Eski inanması güç istatistiklerinden uzak olsa da ilk 3 sezonunda ortalama iyi bir santrfordan hala daha iyiydi. Gel zaman git zaman, gerek nükseden sakatlıklar, gerek aldığı kilolar Ronaldo’nun çaptan düşmesine sebep oldu. 2006’da yeterince yaşlandığı için AC Milan’da oynamaya hak kazanan Ronaldo, iki sezonda toplam 20 maç oynayabildi ve daha sonra da ülkesine, Corinthians’a geri döndü.

Ağlama değmez hayat.

Ancak Corinthians’ta da yaşı ve kiloları yüzünden dikiş tutturamadı Ronaldo, ve bundan tam 1 ay önce, 14 Şubat 2011’de ağlayarak futbolu bıraktığını açıkladı. 1993’te başlayan kariyerine bütün sakatlıklarına rağmen 414 gol sığdıran Ronaldo’nun “Daha oynamayı çok isterdim, ancak vücuduma yenik düştüm” sözleri ve gözyaşlarıyla gerçekleşen vedası bir dönemin kapanması anlamına geliyordu.

Ronaldo kariyerindeki basamakları tırmanırken uzak bir hayranı olmak çok zordu. O yıllarda ne yabancı ligler Türk televizyonlarında yayınlanıyor, ne de spektaküler goller anında youtube’a düşüyordu. Şimdiki gibi sevdiğimiz futbolcuyu Facebook’ta “laykslamakla” iş bitmiyordu, hayranı olduğumuz insanlar akşam ne yediklerini, yarın ne yapacaklarını, başarılarından sonra ne hissettiklerini iki dakika içinde bize mesaj atamıyorlardı. Yıldızlar hayranlarına, hayranlar yıldızlarına bu kadar kolay ulaşamıyordu. Bir futbolcuya en yakın hissettiğiniz anın, onun “futbolcu kartını” bulmak olduğunu bilen biz 90’lar çocukları, Ronaldo’nun ne kadar iyi bir futbolcu olduğunu sağda solda duyduklarımızdan, gazetelerden, hasbelkader televizyonda gördüğümüz görüntüler aracılığıyla anlamıştık.

90’lar çocuklarının en büyük kahramanlarından biri olan Ronaldo hep böyle kalacak aslında. ‘Ronaldo’ denince, yeni yetme apaçi kralı Cristiano Ronaldo yerine önce kendisini hatırlayacak olan bu kitle onu ve gollerini asla unutmayacak.

Güle güle Ronaldo.

This entry was posted in Gündelik Hayat and tagged , . Bookmark the permalink.

1 Response to Ronaldo

  1. assasa says:

    yazıyı kim yazdıyda helal olsun.şimdiki beyinsizler ronaldo deyince çingene ronaldoyu aklına getiriyorlar

Leave a comment