Bu yazı ne zamandır bekliyordu sevgili müzeseverler, çünkü 2010’larda yaşıyoruz artık, bizim için Google’da görseli bulunamayan herhangi bir canlı yahut ürün, aslında hiç bir zaman varolmamışa eşdeğer. Ve internetin günlük rutinimize yavaş yavaş dahil olduğu yıllardan bugüne ulaşmayı başaramamış bir ticari nesne, Google’ın süzgecinden de kaçabiliyor. O yüzden yazımızın konusu bebekleri tedarik edene kadar hayli zorlandık ama sonunda muvaffak olduk. Nacizane yazımız ve kendi ellerimizle sizler için çektiğimiz resimler sayesinde bundan sonra arama çubuğuna ‘little babies intertoy’ yazdığında kimse bizler gibi boynu bükük kalmayacak, mutluyuz, gururluyuz!
Lafı uzatmayalım, bu ‘Little Babies’ denen arkadaşlar, akla gelebilecek en dandik
plastikten yapılmış bebek figürleriydi. Bu kadar basit ve masrafsız bir ürün, 90’lar ruhuna uygun bir biçimde allanıp pullarak bize öyle bir kakalanmıştı ki, kayıtsız kalmamız namümkündü, bir şekilde tavlayacaktı çocuk akıllarımızı. Nasıl mı? Öncelikle bu bebekler burçlara göre gruplandırılıyorlardı ve her burcun farklı özelliklerini yansıtan belli sayıda bebek mevcuttu. Örnek vermek gerekirse inatçı oğlak vardı, obur oğlak vardı, ehlikeyf oğlak vardı vs. Zannedersem bu burç muhabbeti, hedef kitleyi genişleterek o yıllarda umutsuzca peçete koleksiyonu yapmakla meşgul ortaokul-lise çağındaki genç kızlara da ulaşma amacıyla kurgulanmış sinsi bir stratejinin ürünüydü, yoksa çoluk çocuğun burçlarla ilgilenmesi pek olası değildi.
Bu belayı nice saçma sapan oyuncak gibi başımıza saran İntertoy, burç sınıflandırmasıyla yetinmeyerek bir de renk ayrımına gitmişti. Ten rengi bir bebek işlevseldi, Barbie’lerle oynarken onların evlatları olarak hikayede konumlandırılabilirlerdi ama bu durum daha fazlasına sahip olma arzumuzu pek de tetiklemiyordu. O yüzden, fosforlu renklerde ucube bebekler de bu geniş aileye katılmışlardı ve bu grubun misyonu çocuğu hayal kırıklığına uğratarak yenisini almak istemesini sağlamaktı, kim fosforlu yeşil bir bebek isterdi ki? Kilit bebekler ise zenci olanlardı, çünkü bir kere ‘uğurlu’ bebek olarak vaftiz edilmişlerdi İntertoy tarafından ve piyasada diğerlerine nazaran sayıca çok daha azlardı. Böylelikle zenci bebekleri tamamlayana kadar almak, almak ve almak zorundaydık.
Tam da şu noktada ‘Ne saçma iş, madem zenci uğurlu, gider zenciyi alırsın…’
serzenişlerine başlamış bulunan dimağlar için, bu Executive MBA programlarında vaka olarak okutulası pazarlama stratejisinin en can alıcı noktası geliyor : Bu bebekler, pembe-sarı, yavruağzı-yeşil çizgili plastik paketlerde, içi görünmez şekilde satılırlardı, bu sayede biz Little Babies pakedimizi alırken içinden ne çıkacağını asla bilemezdik ve çoğu zaman aynı bebeğin aynı çirkin rengi ile göz göze gelirdik yırttığımız ambalajın arasından… Zaten ille oyuncakçıdan almak da gerekmiyordu; bakkalda, markette, hatta sokağın köşesindeki 2 m2 büyüklüğünde tekel bayiinde bile kasanın hemen yanında yeni enayi çocukları avlamak için konuşlanmış dururlardı Little Babies’ler, böylece her bakkala gidişinde, her kırtasiyeden kalem alışında çocuklar evde azar işitmek pahasuna asgari bir adet Little Babies paketini ihmal etmezlerdi.
Böylelikle tuhaf göz yapılarından mütevellit şeytan gibi bakan, kesif plastik kokusuyla annelerin onaylamaz sözlerine maruz kalan Little Babies, 90’ların başında komidinlerimizin üstlerini süsledi. Televizyonda dönen ve aradan geçen ben diyeyim 15, siz diyin 20 seneye rağmen aklımdan çıkmayan reklamıyla da varlığını asla unutturmadı, unutturamadı. Şimdi sizleri bu harika şarkının sözleriyle baş başa bırakıyor ve soruyoruz, bizden başka Little Babies’lerini saklayan müzesever var mı acaba ?
‘Şimdi çılgın poşetlerde bir yaramaz bekliyor sizi
Little Babies, Little Babies
Mini mini çok sevimli dört bir yanda binlercesi
Litte babies, little babies
Farklı burçta yaramazlar, haydi durma al hepsini
Little Babies, Little Babies
Al Hepsini !’
bende de var bir tane mor, kova burcu bebeği 🙂
Aynen öyle, delirirdik bu bebekler için….
ne zmndır bu bebeklerin adını hatırlamaya çalışıodum 🙂
ben çok severdim bu bebekleri, teşekkurler paylaşım için…
bende de var 4 tane. biri de fosforlu yesil 🙂
Bende de var ten rengi küçüklüğümden hatırlıyodum ama bende yoktu komşumuzun küçük kızı bana verdi 🙂
Arkadaşlar kötü niyetle yazmadığınızı biliyorum ama zenci bir aşşağılama ifadesidir.Bunun yerine siyahi kullanılması daha hoş olurdu sanki.
Uyarınız için teşekkürler, ancak zenci kelimesi ırkçı bir tabir değildir, aşağılama da içermemektedir. Haklısınız, İngilizcede negro ya da nigger, ırkçılık içeren bir kelimedir, nitekim Amerika’nın tarihi zaten ‘siyahi’lere ırkçılıkla, şiddetle yazılmış bir tarihtir ve bunun utancıyla yüzleşme/yüzleşememe sürecinde kelimelerin anlamları bizim tahayyül edebileceğimizden çok daha hassastır.
Türkiye’ye dönersek, kültürümüzde ‘zenci’ kelimesi, Afrika kökenli kişileri tanımlamak için kullanılmıştır, bir Arap’a zenci, zenciye Arap demek cehalettir evet, fakat onun haricinde Türk edebiyatına da baktığınızda, zenci kelimesi bir kişi ya da topluluğu aşağılamak için değil, onu tasvir etmek için kullanılır. Bu konuda verebileceğimiz en güvenilir örnek de Türk Dil Kurumu olur herhalde, kendilerinin zenci kelimesini nasıl tanımladığına bakalım:
a. Siyah ırktan olan kimse, siyahi: “Avrupalılar arasında, bizi zenci gibi kara zannedenler varmış.” -F. R. Atay.
Zaten tarihimizde zencilere karşı bir ırkçılık, sistematik aşağılama vs. mevcut değildir. Misal İzmir’e geçen yüzyılda büyük bir zenci topluluk yerleşmiştir, bu topluluk hakkında Tarih Vakfı tarafından desteklenen bir projenin (Sessiz bir geçmişten sesler)web sitesinde yayınlanan makalede ve makalenin referanslarında da zenci kelimesinin kullanıldığını görebilirsiniz. Adresi de şu şekilde: http://www.afroturk.org/osmanlida_kolelik.aspx
Tüm bunlardan yola çıkarak söyleyebiliriz ki, zenci kelimesi aşağılama içeren bir ifade değildir, zenci ya da siyahi, bu ikisi arasında en azından biz bu bağlamda bir fark göremiyoruz.
Aşağılama amacıyla kullanmadığımızı, 90’lar Müzesi’nde herhangi bir kişi, topluluk ya da zümrenin etnik kökeni ya da dini inançları aşağılayıcı herhangi bir söyleme hiçbir şekilde yer vermeyeceğimizi açıklamamıza gerek bile yok sanırım:)
Ah olmaz olur mu..Hala evde durur bi kaçı ve bu arada benim en çok sevdiğim fosforlu yeşil ve pembe olandı 😀 😀
Bende uzun süredir bu bebeklerin adını hatırlamaya çalışıyordum kızıma göstermek için. Bende bir tane ten rengi balık burcu bebeği var, benim param olmadığı için arkadaşım kendisinde 2.kere çıkan bebeğini bana vermişti çok pahalıydı demek ki o zamanın şartlarında 🤔